Arılar
40-50 milyon yıl öncesine kadar yeryüzünde kendi varlıklarını bağımsız bir
şekilde sürdürmekteydiler. Ta ki 40. 000 yıl önce insanlar onların mucizevi,
altın değerinde hazırladıkları besin kaynakları balı keşfedene kadar.Ama
insanoğlunun bundan ciddi olarak faydalanabilmesi için yine uzun bir süre
geçmesi gerektiğini ve ilk olarak ticari anlamda bal toplayıcılığının başlaması
ancak M. Ö. 7000 dolaylarına denk geldiğini, Valencia'daki LaAranas
Mağarasındaki duvar resimlerinden anlamaktayız. İnsanların yerleşik hayat
düzenine geçip, çiftçilikle uğraşmaya başlaması ile birlikte; artık bin bir
tehlikeye girip topladıkları balı, üretme isteği ile kovan yapımı başlamıştır.
Bunlar yöresel yaşayışa göre içi oyulmuş ağaç kütükleri, saz ve samandan örme sepet
şeklinde veya killi topraktan yapılmış özel çömlekler olarak ağaçlara asmak
sureti ile M. Ö. 6000 dolaylarında bugünkü arıcılığın öncülüğünü
oluşturmuşlardır.Arı Türklerde tüm arı türlerine verilen addır. Türklerin ilk
kez Anadolu da balarısı sözünü kullanmaya başladıkları sanılmaktadır. Kaşgarlı
Mahmud'un açıklamasından da anlaşıldığına göre Türkler önceleri bala arı yağı
diyorlardı. Sonraları özellikle batı Türkleri (Oğuzlar, Kıpçaklar,
Suvarlar,...) bal demeye başladılar. Uygurlar bala Çince mi, Tokharca mir
sözlerinden kökenlendiği sanılan mır veya mir adını kullanıyorlardı.Balın
Anadolu' nun beslenmesinde de önemli rol oynadığı kesindir. Çatalhöyük duvar
süslemelerinde çiçekler üzerinde böcekler resmedilmiştir. Bu da bize günümüzden
8-9 bin yıl önce Anadolu da arının balı çiçeklerden topladığının bilindiğini
gösteriyor. Anadolu da insanlar sevdiklerine balım dedikleri gibi, bunu bir
övgü sözü olarak da kullanırlar. Bu da Anadolulunun bala verdiği değeri
gösterir.Osmanlılar çıkardıkları birçok kanunla baldan ve arı kovanından vergi
almışlardır. Osmanlıların İstanbul da kurdukları ilk ticaret merkezi Mısır
çarşısı ile Tahtakale arasında bal kapanı da vardı. Burada bal tartılır,
vergilendirilir, saraya gider arta kalan da halka satılmak üzere dağıtılırdı.
(Kapan, Arapça kabandan gelmektedir. Kaban ise kantar anlamındadır).
Atalarımız balı yiyecek olarak kullanmaktan daha çok hastalıklara
karşı koruyucu, deva, iyileşme döneminde de güç ve direnç verici olarak
değerlendirmişlerdir. Glikozun bulunması ile unutulur gibi, olmuşsa da, değeri
anlaşılarak tekrar eski yerini almaya başlamıştır.Balı kimin ne zaman ve nasıl
bulduğunu bilemiyoruz.Balı insanların tanıdığını, topladığını gösteren en eski
belge İspanya'da Valencia eyaletinde Bicorp da Arana mağarasında bulunmuştur.
Araştırmalar mağaranın duvarındaki bal toplayan kızın resminin 16 bin yıl önce
yapılmış olduğunu göstermektedir. Yanı sıra günümüzde ilkel olarak yaşayan
kabilelerin balın kutsallığına inandıklarını, dini törenlerde önemli yer
verdiklerini izliyoruz.Hititlerin, Sümerlerin, Mısırlıların, Romalıların
Yunanlıların, birçok eski kültürün balı ilaç olarak kullandığını, tarihte ün
yapmış hekimlerin her derde deva olarak kabul ettiğini görmekteyiz. Hititler in
çivi yazısıyla yazdıkları toprak levhalardan günümüzden 4000 önce arıcılığı
tanıdığını öğreniyoruz. Levhalardaki reçeteler Sümerler ve Hititlerin balı
hastalıklarda kullandıklarını göstermektedir. Papyrus Smith de balla
hazırlanmış birçok reçeteyle karşılaşmaktayız. Piramitlerde ağızları hava
geçirmeyecek biçimde kapatılmış bal küpleri ve Kraliçe Hepçesut un armasında
arı bulunması, Mısırlıların bala büyük değer verdiğini gösteren delillerdir.
Romalı hekimler balın çok güçlü bir panzehir olduğuna inanıyorlardı. Mısırlı,
Romalı, Yunanlı ve Arap hekimler balı göz hastalıklarında kullanmışlardır.Zamanla
birçok toplumda sadece şeker ihtiyacı dışında bir sağlık, güzellik ve zenginlik
kaynağı olarak görülen balın yüceltilmesi ile ilgili en güzel örneklerine M. Ö.
3200 dolaylarında eski mısır hierogliflerinde rastlıyoruz. Arı sembolü
firavunları temsil ediyordu ve bal, Güneş Tanrısı Ra'nın "dünyadaki göz
yaşları" olarak görülüyordu. Bal bu kadar çok sevildiğinden, memurlar
sürekli Suriye ve Yunanistan'dan bal getirtmek zorunda kalıyorlardı. II. Ramses
dönemindeki memurların maaşlarının bir kısmı bal ile ödeniyordu ve bal çok
değerli bir para birimiydi. 1 kavanoz bala çok rahat bir eşek veya inek
alınabiliniyordu.
Arıcılık
çok eski bir geçmişe sahip olmasına karşın gelişmesi bilim ve
teknolojideki ilerlemelere bağlı olarak son yüzyıllarda olmuştur. Bugünkü
teknik anlamıyla, başlı başına tarımsal bir uğraş ve üretim dalı olan arıcılık,
belli amaçlar doğrultusunda "bal arılarını kullanabilme ve yönetebilme
sanatı" olarak tanımlanabilir. Diğer üretim dallarında da olduğu gibi
arıcılıkta amaç en az masrafla en yüksek gelirin sağlanmasıdır.
Teknik
arıcılık ve başarı birbirine bağlı iki temel unsurdur. Bu iki temel unsurun
düzeyi arıcılıktan sağlanacak gelirin düzeyini belirler. Bilgi ve tecrübeye
dayanmayan ve teknik uygulamaların yapılmadığı bir arıcılıkta başarı ve
gelirden bahsetmek imkansızdır. Profesyonelce yapılmayan, sıradan ve eski usul
bir arıcılık herkes tarafından yapılabilirken, teknik ve başarılı bir arıcılık
ancak bu konuda bilgi ve tecrübe sahibi kişilerce yapılabilir.Bal arıları; bal,
balmumu, arı sütü, arı zehiri, polen ve propolis gibi insan sağlığı ve
beslenmesi yönünden son derece değerli ürünleri üretmesi ve toplaması yanında
doğal ve tarımı yapılan bitkilerde sağladığı tozlaşma hizmetleri ile de doğal
denge ve tarımsal üretimde hayati öneme sahiptirler. Bu sebeple, bal arıları
hem yukarıda sıralanan değerli ürünleri hem de bitkisel üretimde ürün
miktarının ve kalitesinin artırılması amacıyla tüm Dünya üzerinde kullanılmakta
ve bal arılarından önemli yararlar elde edilmektedir.
Arıcılık,
bir tarım ülkesi olan ve nüfusunun yaklaşık yarısı köylerde yaşayan Ülkemiz
için ayrı bir önem arz eder. Toprağı olmayan veya az topraklı, orman içi ve
kenarı köylerde yaşayan vatandaşlara en kolay iş ve kazanç imkanı yaratmanın
yolu arıcılıktan geçmektedir. Çünkü arıcılık; toprağa bağımlı değildir,
başlangıç için fazla sermayeye ihtiyaç duyulmadan bay-bayan, genç-yaşlı,
eğitimli-eğitimsiz gibi toplumun her bireyi tarafından yapılabilir ve bir yıl
gibi kısa bir süre içinde gelir getirmeye başlar. Bu özellikleri ve tarımda en
ucuz istihdam yaratması nedeniyle arıcılık günümüzün en önemli tarımsal
faaliyetleri içinde yer almaktadır. Diğer yandan, Ülkemizin çok zengin bir
bitki örtüsüne ve farklı iklim kuşaklarına sahip oluşu arıcılığımızın gelişmesine
önemli katkılarda bulunmaktadır. Nitekim son 10 yılda kovan varlığımız ve bal
üretimimiz yaklaşık iki kat artarak sırasıyla 4 Milyona ve 63 bin tona
ulaşmıştır. Ayrıca, Türkiye hem kovan varlığı hem de bal üretimi bakımından
Dünyada 4. sırada bulunmaktadır ki bu da oldukça olumlu bir gelişmedir. Yıllık
bal ve balmumu üretimi, 2000 yılı üretim değerleri ve fiyatlarıyla, ulusal
ekonomimize 140 Katrilyon TL. civarında bir katkı sağlamıştır. Kovan başına bal
üretimi artırılarak bu katkı 2-3 kat artırılabilir. Arıcılığın bitkisel üretime
olan katkıları da dikkate alındığında bu faaliyetin ulusal ekonomiye olan
toplam katkısının 500 Katrilyon civarında olduğu tahmin edilmektedir.
Ülkemizde
arıcılık yapanların sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Ancak, arıcılığa doğru bir
şekilde başlamak arıcılığın birinci önemli kuralıdır. Arıcılığa yeni başlayan
bir kişi, birinci yılda 5-10 arasında koloniye sahip olmalı ve tecrübeli bir
arıcı ile birlikte çalışarak birinci yılını bilgi ve tecrübe kazanma yılı
olarak geçirmelidir. Bilgi ve tecrübe sahibi olunmadan daha fazla sayıda
kolonilerle çalışmak doğru değildir. Arı satın almanın en iyi zamanı erken
ilkbahardır. Arı, ilkbaharda arı ve oğul satan mahalli arıcılardan
sağlanabileceği gibi yine arı satan özel veya kamu kurumlarından da
sağlanabilir. Arı veya arılı kovan (koloni) satın alınırken dikkat edilmesi
gereken en kritik nokta arıların hastalıksız olmasıdır. Bunun yanında
kovanların, standart Langstroth kovanı şeklinde yaptırılması veya satın
alınması tavsiye edilir. Birinci yılda az sayıdaki kolonilerle belli bir bilgi
ve tecrübe kazanıldıktan sonra ilerki yıllarda kovan sayısı artırılmalıdır.
Arıcılıktan belli bir kazanç elde edilebilmesi için en az 50-60 koloniye sahip
olunması gerekmektedir.
ARI AİLESİ VE AİLE BİREYLERİ
Arı Ailesi :
Sosyal
böcekler olarak, topluluk yaşamı sürdüren bal arıları herhangi bir yuvada aile
(koloni) oluştururlar. Aile yaşamında iş bölüşümü, yardımlaşma ve çalışkanlık
temel kurallardır. Bir bal arısı ailesi, birinin görevini diğerinin yapamadığı
morfolojik ve fizyolojik özellikler bakımından farklı üç değişik bireyi içerir
ki bunlar; 1 adet ana arı, sayıları mevsimlere göre değişen işçi arı ve erkek
arılardır. Bu üç bireyin vücutları baş, göğüs ve karın olmak üzere üç bölüm
içerir. Bu bölümlerde bireylerin görevleri ile ilişkili olarak farklı organlar
bulunmasına karşın başta; 1 çift anten, 1 çift bileşik ve 3 adet nokta (sade)
göz, göğüste; 2 çift kanat ve 3 çift bacak her üç bireyde de bulunan ortak
organlardır. Arıcılık yapmak isteyen veya yapan bir kişi her şeyden önce arı
ailesini oluşturan bu bireyleri ve görevlerini eksiksiz bilmek
zorundadır.
Ana Arı :
Üreticiler
arasında "Bey" ya da "Kraliçe" olarak bilinen ana arı, ana
arı hücresine bırakılan döllü bir yumurtanın larva döneminde, işçi arı olacak
larvaya göre daha sık ve daha zengin gıda (arı sütü) ile özel beslenmesi
sonucunda yumurtadan yetişkine toplam 16 günde oluşur. Çıkışı sonrası yaklaşık
1 hafta içinde erkek arı toplanma alanı denilen özel bir alanda ve mutlak
surette havada, 10-30 metre yükseklikte, 10-20 arası erkek arı ile
çiftleşir.Çiftleşme sonrası 3-4 gün içinde yumurtlamaya başlar. Ana arı
kolonideki en önemli birey olup koloni verimliliği ve arıcının gelir düzeyi
üzerinde doğrudan etkide bulunur. Tek görevi olan yumurtlaması sayesinde
koloninin sürekliliğini devam ettirir.Sıradan bir ana arı, başarılı ve karlı
bir arıcılık için yeterli değildir. Teknik arıcılıkta, damızlık değeri olan,
kaliteli ve genç ana arıların kullanılması başarının ilk adımı ve ilk şartıdır.
Kaliteli ve genç bir ana arı, diğer kovan içi ve kovan dışı şartlar da
elverişli ise günde 2000 dolayında yumurta yumurtlayabilir. Ana arının
yumurtlamasında öncelikle kendi kalitesi olmak üzere; kolonide yeterli besinin
(bal+polen) mevcudiyeti, koloninin gücü, hava sıcaklığı ve nektar (bal özü)
akışı gibi şartlar etkili olmaktadır. Bu şartlardan biri veya birkaçı eksik
olduğunda en kaliteli ana arı bile yeterli miktarda yumurtlayamaz. Kalite ve
yaşlılığa bağlı olarak ana arının yetersiz yumurtladığı her gün, binlerce işçi
arı ve sonuçta kilolarca bal kaybı demektir. Bu çerçevede, arıcıların kolonilerin
ana arıları üzerinde hassasiyet göstermeleri, özel ve kamu kurumlarınca
üretilen ana arılardan satın alarak genç ve kaliteli ana arı kullanmaları veya
ana arı üretmeleri durumunda ana arı üretimlerini en basit düzeyde, önceki
yıllara ait kayıtlarına bakarak; en fazla bal üreten, oğul vermeyen, sakin
(hırçın olmayan) , hastalıklara dayanıklı, kışlama ve ilkbahar gelişme
kabiliyeti yüksek olan kolonilerden üretmeleri gerekmektedir. Doğal şartlarda
ana arının 3-4 yıl yaşayabilmesine rağmen ana arının her yıl ya da en geç her 2
yılda bir değiştirilerek genç ana arılarla çalışılması teknik ve başarılı
arıcılığın en önemli kuralıdır.
Aile
Bireyi Açık Yavru Dönemi; Kapalı Yavru Dönemi; Toplam:
Yumurta
Larva Pupa
Ana Arı
3 5.5 7.5 16 gün
İşçi Arı
3 6.0 12.0 21 gün
Erkek Arı
3 6.5 14.5 24 gün
Arı ailesi Bireylerinin Biyolojik Gelişme
Dönemleri (gün)
İşçi Arı :
Yumurtadan
yetişkine toplam 21 günde oluşan işçi arılar koloni için gerekli olan tüm
işlerin yerine getirilmesinden sorumludurlar.
Su Taşıma
Polen Toplama Nektar Toplama Propolis Toplama Kovan dışı hizmetleri (toplam 21
gün) Toplam hizmet (çalışma) süresi (42 gün)
Kovan
temizleme, bekçilik ve kovan havalandırma (3 gün) Kovan içi hizmetleri (toplam
21 gün)
Mum
salgılama, petek örme, nektar olgunlaştırma, polen ve nektar depolama (5 gün)
Arı sütü
salgılayarak genç larvaları ve ana arıyı besleme (7gün)
Yaşlı
larvaları besleme (3 gün)
Hücre
temizleme(3 gün)
Pupa
öncesi ve pupa dönemi (12 gün) Kapalı yavru dönemi (12gün) Toplam yavru dönemi
(21gün)
Bal ve
polen ile beslenme (4 gün) Açık yavru dönemi (9 gün)
Arı sütü
ile beslenme (2 gün)
Yumurta
dönemi 3 gün)
İşçi Arının Gelişme Dönemleri ve Yaşa Göre Görevleri :
İlkbaharla
sonbahar arısındaki aktif dönemde ömürleri yaklaşık 42 gün olan işçi arılar
birinci 21 günde kovan içinde iç hizmet arısı olarak; temizlik, yavrunun ve ana
arının beslenmesi, arı sütü salgılama, balın olgunlaştırılması, mum
salgılayarak petek örme ve kovan girişinde bekçilik gibi görevleri üstlenirler.
Çıkıştan sonraki ikinci 21 günde ise dış hizmet arısı olarak; nektar (bal özü),
salgı, polen, su ve propolis toplarlar. Buradan çıkarılacak birinci sonuç işçi
arılardaki görevin "yaşa" göre programlandığıdır. Pratik anlamda
ikinci ve önemli sonuç ise ana arı ve arı sütü üretiminde genç işçi arılara
ihtiyaç duyulurken bal ve polen üretiminde dış hizmet arısı olarak görev yapan
daha yaşlı işçi arılara ihtiyaç duyulduğudur. Ancak kolonideki tüm işlerin
eksiksiz yapılabilmesi bakımından kolonide aynı anda ve belli bir denge içinde,
hem kovan içi hizmetle görevli genç hem de kovan dışı hizmetle görevli yaşlı
işçi arılara ihtiyaç duyulur.
Erkek Arı :
Yeni
yetiştirilen ana arılarla çiftleşmeleri dışında herhangi bir görevleri olmayıp
hazır tüketici konumundadırlar. Bu yüzden görevleri gereği ilkbaharda
(özellikle oğul döneminde), ana arı ve işçi arıların aksine, ana arının dölsüz
yumurtlaması sonucu yumurtadan yetişkine 24 günde oluşurlar. Oğul mevsiminin
bitmesine müteakip görevleri de bitmiş olacağından, yazın ve erken sonbaharda
işçi arılar tarafından kovan dışına atılarak ölüme terk edilirler. Erkek arılar
zehir bezi ve iğne gibi organlara sahip olmadığından kendilerini
savunamazlar.
ARICILIK MALZEMELERİ
Teknik ve
başarılı arıcılığın bir diğer önemli unsurunu uygun ve standart malzemelerin
kullanılması oluşturmaktadır. Bu malzemeler içinde kovanlar beklide en
önemlisidir. Bugün için Dünya üzerinde profesyonel arıcılıkta en çok kullanılan
kovan türü ahşap Langstroth kovanlarıdır. Bölgeler düzeyinde değişik yöresel
kovan tipleri bulunsa da ahşap Langstroth kovanları; uygun havalandırması,
sağlamlığı, kuluçkalık ve ballık çerçeveleri (petekleri) arasında yer
değiştirebilmesi,kovanlar arası petek alış-verişi, hastalık durumlarında
pürümüzle yakılabilmesi, kolay taşınabilmesi ve rutubet emici özellikleri
nedeniyle profesyonel ve gezginci arıcılığın vazgeçilmez kovan türleridir.
Standart Langstroth kovanı dip tahtası, kuluçkalık, ballık, örtü tahtası ve
örtü kapağı olmak üzere 5 bölümden oluşur. Kovan yapımında kullanılacak
kerestenin iğne yapraklı ağaçlardan (çoğunlukla çam türleri) ve kurutulmuş
olması kovan kalitesini artırmaktadır. Unutulmamalıdır ki, kovan malzemesinin
yapısı ve gereği veya havalandırmanın yeterli olmayışı sonucu, kovandan
atılamayan fazla rutubet hastalık ve zararlıların oluşması yönünden koloni için
bir tehlikedir.
MEVSİMSEL UYGULAMALAR VE BAKIM İŞLERİ
Kolonilerin Mevsimsel Muayeneleri :
Arıcılık
çalışmaları, erken ilkbahardan geç sonbahara kadar bir bütünlük gösterir.
Özellikle hava sıcaklığının kritik olduğu erken ilkbaharda kontrol sırasında
kolonilerin uzun süre açık tutulması sonucu üşütülmeleri arıların gerekli
sıcaklığı tekrar sağlayabilmesi için kolonideki bal tüketimini artırır ve
hastalıklar için uygun ortam oluşturur. Bu dönemde yapılacak şeker şurubu
beslemesi koloninin hızlı gelişmesine katkıda bulunur. Anasız ve zayıf
kolonilerin birleştirilmesi, her dönemde olduğu gibi yeterli havalandırmanın
sağlanması, arılık yakınında temiz su kaynağının bulunması, oğul kontrollerinin
yapılması, gerektiğinde bölme yapılması, ana arıların gençleştirilmesi, flora
takibi, zirai mücadele ilaç uygulamaları ile hastalık ve zararlılardan korunma,
ilerleyen aylarda kolonilere petek ve ballık verme ilkbahar ve yaz aylarının
bazı uygulamalarıdır.
Sonbahar
dönemi, son bal hasadının yapılması ve kışlatma hazırlıkları yönünden yine
aktif bir dönemdir. Son bal hasadı sırasında kolonilerin kış ihtiyaçları için
yeteri kadar bahar balı bırakılmalıdır. Çam balı kış besini olarak arılar için
uygun değildir. Kışlatma için kolonilerde yeterli bal yoksa koloniler mutlak
surette beslenmelidir. Aksi halde açlığa bağlı olarak kış ölümleri kaçınılmaz
olur. Başarılı kışlatmanın bir diğer kuralı kışa mutlak surette genç arılarla
girilmesi ve kış mevsimi boyunca kolonilerin rahatsız edilmemesidir.
Unutulmamalıdır ki kış ölümlerinin asıl nedeni soğuk değil açlıktır. Bazı
mevsimsel uygulamalar aşağıda konuları içinde verilmiştir.
Kolonilerin Kabartılmış Petek İle Desteklenmesi :
Balmumu,
iç hizmette görevli 13-18 günlük yaşlı genç işçi arılar tarafından üretilip
koloni içinde petek yapımında kullanılır. Ancak, mum salgılayan arılar bu iş
için önemli miktarda bal tüketmek ve zaman harcamak zorundadırlar. Değişik
araştırıcılarca değişik miktarlar bildirilmesine karşın ortalama 1 gr. balmumu
üretimi için 10 gr bala ihtiyaç duyulur. Bu noktadan hareketle, bal hasadından
sonra, balı süzülmüş peteklerin, kullanılacağı zamana kadar uygun şartlarda
saklanarak tekrar kullanılması, bu yolla daha kısa zamanda daha fazla balın
üretilmesi teknik arıcılığın önemli bir kuralıdır. Bu gerçeği bilen arıcılar,
ballarını "petekli bal" olarak pazarlamak yerine "süzme
bal" olarak pazarlamakta ve balı süzülen petekleri yeniden kullanarak bal
üretimlerini artırmaktadırlar. Bununla birlikte, özellikle erken ilkbaharda kış
çıkışı sonrası, kolonide stok olarak yeterli bal bulunmamakta ve aynı zamanda
doğal bitki örtüsünde de yeteri kadar çiçeklenme ve nektar (bal özü) salgılama
olmamaktadır. Koloni gelişimini sınırlayıcı pek çok faktörün var olduğu bu
dönemde, koloni gelişimini sağlamak ve hızlandırmak üzere kabartılmış petek
kullanmanın ayrı bir önemi vardır.
Kolonilerin Gezdirilmesi (Flora Takibi) :
Profesyonel
ve teknik arıcılıkta flora (bitki örtüsü) takibi ve buna bağlı olarak
kolonilerin gezdirilmesi önemli bir kuraldır. Gezginci arıcılık yapılmadan
sabit bir arıcılıktan gelir sağlamak mümkün değildir. Türkiye, bulunduğu iklim
kuşağı yönünden olsun, nektar ve polen üreten doğal ve kültür bitkileri
zenginliği yönünden olsun arıcılık yapmaya çok elverişlidir. Flora takibi ve
gezginci arıcılık iyi planlandığı ve bilgili hareket edildiği taktirde arıcıya
çok büyük gelir sağlar. Bu iş için her şeyden önce, kolay taşınabilir, çok iyi
havalandırmaya sahip modern kovanların kullanılması şarttır. Günümüz
şartlarında kolonilerin taşınması gezginci arıcılığın en büyük maliyet unsurunu
oluşturmaktadır. Bu yüzden gezginci arıcılık için belirli bir sayının üzerindeki
koloni varlığı ekonomik olabilir veya az sayıda koloniye sahip arıcılar
nakiller için ortaklık yaparak nakil masraflarını düşürebilirler.
Nektar ve
polen kaynaklarının seçiminde; bol miktarda ve uzun süre nektar ve polen üreten
bitkilerin bulunduğu yöreleri araştırmak işin esasıdır. Yonca, korunga, fiğ,
üçgül, kekik, adaçayı, geven, karagan (karabaş), kuş dili, ballıbaba, pamukluk,
püren, hardal, oğul otu, pamuk, ayçiçeği, kestane ıhlamur, akasya, okalüptus,
turunçgiller, elma, badem ve genellikle Ege Bölgesi kıyı şeridinde bulunan
basralı çamlar arıcılık yönünden önemli bitki türlerinden bazılarıdır. Arıların
konulacağı yerler olarak; rüzgar almayan, trafiği yoğun ana yollardan ve zirai
mücadele ilaç uygulanan alanlardan uzak yerler seçilmelidir. Gezginci
arıcılığın ve flora takibinin esasını oluşturan arı nakilleri sırasında;
yeterli havalandırma sağlanmalı, özellikle sıcak günlerde taze örülmüş
peteklerin eski peteklere göre daha kolay kırıldığı unutulmamalıdır. Nakil
sırasında ballı tek bir peteğin dahi kırılması koloninin ölümü olacağından
özellikle yaz aylarında taze örülmüş ballı peteklerle nakil yapılmaması, nakil
zorunlu ise taze ve ballı peteklerin koloniden alınarak nakillerin mutlak
surette geceleri yapılması gereklidir.
Kolonilerin Beslenmesi :
Her canlı
gibi arılar da yaşam sürekliliği için besine ihtiyaç duyarlar. Doğanın bir
bağışı olarak arılar temel besin ihtiyaçlarını; nektar (bal özü), salgı (basra)
ve polenden karşılarlar. Ancak kimi zaman bu besin kaynaklarının yeterli
olmadığı durumlarda teknik arıcılığın gereği olarak arıların beslenmesi
gerekir. Genel olarak, koloniler erken ilkbahar ve sonbahar dönemlerinde
beslemeye ihtiyaç duyarlar. İlkbahar beslemesi 1/1'lik şeker şurubu (1 ölçek su
ve 1 ölçek şeker) ile yapılırken sonbahar beslemesi 1/2'lik şeker şurubu (1
ölçek su ve 2 ölçek şeker) ile yapılır. Erken ilkbahar döneminde yapılan
beslemedeki amaç; bu dönemde nektar kaynakları sınırlı olduğundan koloni
ihtiyacının karşılanması ve ana arının yumurtlamaya teşvik edilmesidir. Bu dönemde
yapılan şeker şurubu beslemesi koloninin hızlı gelişmesine büyük katkıda
bulunur. Sonbahar beslemesi ise, arıların kış ihtiyacı için kolonide yeterli
besinin bulundurulması için yapılır.Şeker şurubu veya bal yanında koloninin
diğer önemli besin ihtiyacı polendir. Kolonide yeterli polen yoksa; koloni
gelişemez, yavrular beslenemez ve işçi arılar arı sütü salgılayamazlar. Bu
nedenle kolonilerde her dönemde yeterli polen stoku bulunmalıdır. Tabiatta
polen kaynaklarının kıt olduğu dönemlerde (genellikle erken ilkbahar ve
sonbaharda) bu ihtiyacın takviye edilmesi ve karşılanması yönüyle, en basit
olarak; 3 kısım soya fasulyesi unu (yağsız) + 1 kısım polen + 2 kısım şeker + 1
kısım su ile kek yapılıp 200-300 gramlık miktarlarda yağlı kasap kağıdı arasında
1 cm kalınlığını geçmeyen paketler halinde yavrulu çerçevelerin üstüne konulur.
Paketin çerçevelere bakacak kısmı 10-20 yerinden çivi ucu ile delinmelidir.
Ancak, gerek bu iş için gerekse ticari düzeyde polenin bol olduğu dönemlerde
polen tuzakları kullanılarak polen toplanması gerekmektedir.
İlkbaharda
şeker şurubu yerine balla da besleme yapılabilir. Ancak, balla besleme yapmak
ekonomik olmadığı gibi daha hızlı yağmacılığa geden olur. Diğer yandan,
özellikle Amerikan yavru çürüklüğünün sporları balda yıllarca canlılığını
muhafaza edebildiğinden hastalıkların ortaya çıkması yönünden balla besleme
yapmak risklidir. Ayrıca kolonilere pekmez ve lokum gibi tatlı maddeler v ermek
uygun değildir. Besleme amacıyla en emin ve en doğru besin kaynakları şeker ve
polendir.
Kolonilerin Güçlendirilmesi :
Güçlü
kolonilerle çalışma, karlı ve başarılı arıcılığın ilk kuralıdır. Zayıf
koloniler hastalık ve zararlılara karşı daha hassas olurken yeteri kadar hızlı
gelişemeyip yeterli bal da üretemezler. Aynı zamanda zayıf koloniler, teknik
arıcılığın bir kuralı olan flora takibinde (gezginci arıcılıkta) nakil
masraflarını artırarak arıcılığın karlılığını düşürürler. Arılardaki sosyal
dayanışma ve iş bölümü gereği söylenebilir ki 5 çerçeveli 3 kovana sahip olmak
yerine 10 çerçeveli 1 kovana sahip olmak daha karlı arıcılığa vesile olur.
Benzer olarak, 20 bin yetişkin arısı bulunan bir koloni ancak 14 kg bal
üretirken 50 bin arısı bulunan koloninin 41 kg bal ürettiği bulunmuştur. Bal
başta olmak üzere diğer tüm arı ürünlerinin ekonomik üretimleri ancak ve ancak güçlü
kolonilerle yapılabilir. Güçlü kolonilere sahip olmak ise; arıcılığın bilgi ve
tecrübesine, iyi bir ilkbahar bakımına, genç ve kaliteli ana arılarla
çalışmaya, flora takibine, iyi bir kışlatmaya, hastalık ve zararlılara karşı
uyanık olmaya bağlıdır.
Kolonilerin Oğul Kontrolü :
Oğul
teknik arıcılıkta istenmeyen bir durumdur. Çünkü oğul, kolonilerin gücünü
zayıflatır ve bal verimini önemli ölçüde düşürür. Ayrıca, pek çok oğulun
kaçması veya oğulun yakalanıp kovana alınması için arıcının önemli zaman
harcaması arıcılığı ekonomik olmaktan çıkarır. Amaç koloni sayısını çoğaltmak
ise bölme yaparak damızlık değeri olan hazır ana arı kullanmak yine teknik ve
başarılı arıcılığın bir kuralıdır. Ancak arıcılarımızın çoğunluğu koloni
sayılarını doğal oğullarla çoğalttıklarından arılıklarda oğul eğilimi yıldan
yıla artmakta ve arıcılığın karlılığı azalmaktadır. Kovan sayısı artırılmak
istendiğinde oğuldan faydalanma yerine "bölme" yapılması daha doğru
bir işlemdir. Damızlık değeri olan genç ana arılarla çalışılması, ana arının yumurtlaması
ve koloninin gelişmesi için yeterli yerin sağlanması (petek ve kat verilmesi)
ve yeterli havalandırma için gerekli hassasiyetin gösterilmesi oğul önlemede
etkili olabilecek bazı uygulamalardır.
ÜRETİM ÇEŞİTLİLİĞİ VE ARI ÜRÜNLERİ
Üretim Çeşitliliği :
Ülkemiz arıcılığındaki temel ürünün bal olmasına karşın, bal üretimi
yanında arı sütü veya polen ya da her iki ürünün beraber üretimi arıcılığın
karlılığını artırmaktadır. Diğer yandan Ülkemiz koşullarında, Batı Anadolu Bölgesinde
arıcıların çoğu, bal üretimlerinin önemli bir kısmını "çam balı"
olarak gerçekleştirirler. Ancak, çevre şartlarına (ısı, rutubet, yağmur) bağlı
olarak çam balı üretim miktarlarında yıldan yıla önemli farklılıklar oluşur. Özellikle
çam balı üretimi için olumsuz koşullarda arı sütü ve polen üretimi, en azından
asgari bir kazanç yönüyle arıcının sigortası durumundadır. Ayrıca, son yıllarda
tüketiciler arasında arı sütü ve polene karşı büyük bir talebin oluşması daha
karlı bir arıcılık için uygun bir ortam oluşturmaktadır. Kısaca, arıcılıkta üretim
çeşitliliği ve bu ürünlerin kaliteli üretimleri hem üretici hem de tüketici yönünden
önem arz eder.Dünya genelinde en çok üretilen ve ticareti yapılan temel arı ürünü
baldır. Bunun yanında bal mumu, polen, arı sütü ve propolis arı ürünleri
olarak Dünya ticaretinde önemli yer almaktadır. Bir diğer arı ürünü olan arı
zehrinin üretim ve tüketimi diğer arı ürünlerine göre oldukça sınırlıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder