27 Şubat 2013 Çarşamba

Kraliçe arı hakkında bilgiler


Kraliçe arı olarak da anılan ana arının en önemli görevi yumurtlamaktır. Ana arı kovandaki bütün birimlerin anası ve gerçek dişisidir. Döllenmiş yumurtadan çıkan ve diploid olan ana arı kovandaki arıların en irisidir. İşçi ve erkek arılardan uzun fakat erkek arıdan daha dardır. Diğer arılardan daha koyu renklidir. Kanatları boyuna göre biraz kısadır, vücudunu örtemez, karın kısmı uzundur ve yumurtlama mevsiminde daha da uzar. Arka ayaklarında polen sepeti bulunmaz. Eğri bir iğnesi vardır, insanları genellikle sokmaz, iğnesini rakip ana arılar için kullanır. Mum salgı bezleri yoktur. Yavruları besleyemez ve kendisi için besin hazırlayamaz, genç işçi arılar tarafından beslenir ve korunur. Gece gündüz özenle bakılır ve özel arı sütü verilir. Ana arının vücut uzunluğu 18-20 mm kadardır.
Kovan içerisinde iyi bir işbirliği vardır. Bu düzenin sağlanmasında ana arının rolü büyüktür. Ana arı ağız çevresindeki bezlerden bazı kokular salgılamaktadır, bunlara feromon adı veriyoruz. Bu feromonlardan 9-oxodec 2-enoic asid ve 9-hydroxodec 2-enoic asid “cinsel feromonlar” veya “toplanma feromonları” adıyla anılır. Bu feromonlar; işçi arıları cezbederek arı ailesini bir arada tutar, erkek arıyı cezbederek çiftleşmenin gerçekleşmesini sağlar, işçi arıların yeni ana arı veya yüksük üretmelerine engel olur, herhangi bir işçi arının yumurtlamasını engeller, kovana girebilecek yabancı arıların tanınmasını sağlar.
Ana arı çerçeve üzerinde ağır hareket eder fakat gerekirse hızlı da yürüyebilir. Yumurta bırakacağı gözler işçi arılar tarafından temizlenmiş ve cilalanmış olmalıdır. Ana arı yumurtlamadan önce başını petek gözüne sokar, gözün temiz olup olmadığını, yumurta bulunup bulunmadığını kontrol eder daha sonra karın kısmını petek gözüne sokarak 9-12 saniye içerisinde yumurtlar. Ana arı genellikle ortadaki peteklerin orta kısımlarına ve genellikle geceleri yumurtlar. İlkbahar ve yaz mevsiminde devamlı yumurtlar, yavru çıkarılması ve yumurta geliştirilmesi işleriyle uğraşmaz.
Yumurtalar petek gözlerine normal olarak birer tane konulur. 0.1 mm kalınlığında ve 1.5 mm boyunda sosis ya da beyaz iplik parçası şeklindedir. İlk gün dik, 2. gün biraz yatık ve 3. gün tamamen yatık durumdadır. İlk 3 gün arı sütü ile beslenir. Ana arı olacak yumurtalar 8. güne kadar arı sütüyle beslenmeye devam edilir. Yeterli arı sütü ile doldurulduktan sonra göz kapatılır. 16. günde ana arı çıkar.
Bir kovanda, kaybolan ana arı yerine yenisini üretmek, mevcut ana arıyı değiştirmek veya oğul elde etmek amacıyla ana arı yetiştirilir. Yeni çıkan ana arı önceleri ilgi görmez, hizmet kadrosu oluşuncaya kadar kendi kendine 3-4 gün bal yiyerek beslenir. Bu durumda ana arının karnı çekik ve kısa, kendisi küçüktür. Gözden çıkışını takip eden 3-5 gün içerisinde uçma talimlerine başlar, bu uçuşlar 10-30 dk sürer. Daha sonra çiftleşme uçuşuna çıkar.
Genç ana arılar hayatları boyunca sadece bir dönem çiftleşirler. Bu dönem 24 güne kadar uzayabilir. Gerçekte ana arıdaki çiftleşme arzusu 12-13. günden sonra azalır. Normal olarak 20. güne kadar çiftleşmeyen ana arılar damızlıkta kullanılmamalıdır. Genç ana arılar kovan dışında ve uçarken çiftleşirler, çiftleşme uçuşu 12-17 saatleri arasında olmakla birlikte genellikle saat 14-16 arasında yapılır. Bir çiftleşme süresi 5-30 dk sürer. Hava sıcaklığı 20 °C’nin üzerinde ve rüzgarsız olmalıdır. Çiftleşmek için bazen 16 km kadar yol aldıkları gözlenmiştir. Ana arılar genellikle iki kez çiftleşmektedirler. Ana arı çiftleşme döneminde 3-4 hatta 7-10 erkek arı ile çiftleşebilir. Çiftleşmeler genellikle birbirini izleyen günlerde olmaktadır. Fakat aynı gün içinde farklı saatlerde de yapılabilir. Çiftleşmeden sonra ana arının arkasında görülen erkeklik organı çiftleşmenin başarılı olduğuna işarettir. Kovana geri gelen ana arının çiftleşip çiftleşmediğini ana arının arkasındaki erkeklik organından anlayan işçi arılar ana arıyı hemen kabul ederler ve özel bir özen gösterirler.
Çiftleşmeden sonra spermanın spermatekaya ulaşması için geçen zaman ortalama 24 saattir. Çiftleşmesini tamamlayan ana arı 2-4 gün içinde yumurtlamaya başlar. Bu süre 1-8 gün arasında da değişebilir. Bir çiftleşmede sperma torbasına düşen sperma 3-4 yıl boyunca üretilecek yumurtaları döllemeye yeterlidir. Yeterli sperma depolayamayan ana arı 2. kez çiftleşmeye çıkmaktadır, ancak ana arı yumurtlamaya başladıktan sonra genellikle başka bir çiftleşme uçuşuna çıkmamaktadır. Ana arı 5-6 yaşına kadar yaşar, ancak 3 yaşına gelmiş bir ana arının sperma kesesindeki spermatozoitler azalacağı için dölsüz yumurta bırakmaya başlar ve dölsüz yumurtalardan erkek arılar çıkar. Sonuç olarak tüketici erkek arıların artması ve üretici işçi arıların azalması sonucu bal verimi düşer, işçi arı üretilmediği için kovan zayıflar, zayıf kovanlar kendilerini arı zararlıları ve hastalıklarına karşı koruyamaz, hastalıkların ve zararlıların diğer kovanlara bulaşmasına ve yağmacılığa neden olur, hatta ölür. Bu nedenle kovanın ana arısı 2 yılda bir değiştirilmeli yani gençleştirilmelidir. Kovanların sicil defterlerinin tutulması ana yaşını belirlemede en güvenilir yoldur. Ancak sicil defteri tutulmayan işletmelerde ana arının yaşını pratik olarak belirleyebilmek de mümkündür. Yaşlı ana arıların göğsündeki ve bilhassa sırtındaki kıllar dökülmüş, karnı sarkmış, hantallaşmış ve kanat uçları pürtükleşmiş olur. Petekler incelenerek de ana arının yaşı hakkında hüküm verilebilir. Yumurtalar peteklere gelişi güzel dağıtılmış veya bırakılmışsa, bir gözde birden fazla yumurta varsa, yavrulu gözlerden erkek arılar çıkıyorsa, yeterli miktarda işçi arı yumurtası bulunmuyorsa ana arı yaşlanmaya başlamıştır. Kovanın oğul çıkarmaya teşebbüs etmesi de ana arının yaşlanmasından kaynaklanabilir.


25 Şubat 2013 Pazartesi

Ana arı yüksüklerin hazırlanması


Ana Arı Yüksüklerin Hazırlanması

Teknik ana arı yetiştiriciliğinde larvaların yerleştirileceği temel ana arı hücreleri (yüksük) saf bal mumundan yapay olarak hazırlanmaktadır. Parlak renkte, kokusuz saf bal mumu çift cidarlı eritme kabında eritilir. Su içerisinde bekletilerek suya doyurulmuş yüksük kalıbı önce suya sonra erimiş bal mumuna ve sonra tekrar suya batırılarak elde edilen yüksükler bir çıta üzerine erimiş bal mumu yardımıyla monte edilir.
Elde edilen yüksükler 10-11 mm derinlikte ve 9-10 mm çapında olmalıdır. Çıtada 15-20 adet yüksük bulunur ve bu çıtalardan bir çerçeveye üç adet takılarak bu iş için özel hazırlanmış olan bir çerçevede 45-60 adet yüksük bulunması sağlanır. Ana arı üretiminde saf bal mumundan yapılmış temel yüksükler kullanıldığı gibi bu amaç için üretilmiş plastik olanlar da kullanılabilir.


20 Şubat 2013 Çarşamba

Ana arı yapay tohumlama


Teknik arıcılıkta, yapay tohumlama yapılabilmektedir. Bu uygulamada, damızlık değer taşıma gibi özel öneme sahip kolonilere ait erkek arılardan toplanan spermler laboratuar ortamında, yapay dölleme cihazı ile mikroskop altında özel bir amaç için yetiştirilen ana arıya enjekte edilir. Ana arıların yapay tohumlanması zor bir işlem olmamakla birlikte, yetenek ve tecrübe isteyen bir iştir.
Bu uygulama üretim materyali olarak kullanılacak ana arı üretiminden ziyade  araştırma ve ıslah çalışmalarında saf ırk ya da hibrit elde etmede çiftleşmenin kontrol altında alınması amacıyla yapılmaktadır.

18 Şubat 2013 Pazartesi

Ana arı üretimi


Ana arı üretimi, üretimle ilgili işlerin sırasıyla ve zamanında yapılmasını gerektirir. Başlatıcı kolonilerin hazırlanmasından itibaren yumurtlamaya başlayan bir ana arının üretimi yaklaşık 1 aylık bir zaman gerektirir.
Ana arı üretim kapasitesini etkileyen en önemli faktör çiftleştirme kutularının sayısıdır. Mayıs-Eylül ayları arasındaki üretim döneminde her bir çiftleştirme kutusu için 4-5 adet ana arı üretilebilir. Örneğin 100 adet çiftleştirme kutusuna sahip ticari ana arı üretim işletmesi 1 yılı kapsayan üretim döneminde 400-500 adet ana arı üretip satabilir. Bu sayıya ulaşabilmek için aşağıda verilen işlerin aksatılmadan yapılması zorunludur. Ana arı üretimi zor bir iş olmamakla birlikte plan ve program gerektiren bir iştir.

16 Şubat 2013 Cumartesi

Ana arı larva transferi


Damızlık kovandan, 6-12 saat yaşlı larvalı çerçeve seçilir. Bir fırça yardımı ile arıları kovan içerisine dökülerek temizlenir. Çerçevenin şiddetle silkelenmesi durumunda günlük balın larva üzerine akmasına neden olunacağından bu işlemden kaçınılmalıdır.
Seçilen çerçeve rüzgar ve direkt güneş ışınlarından korunarak kısa sürede aşılama yerine (transfer odasına) getirilir. Transfer odası kovan içi şartlarına benzer olarak 30-33 oC ısı ve %60-70 nem içermelidir. Uygun yaşlı larvalar, hücrelerden transfer kaşıkçığı yardımıyla alınır ve önceden hazırlanmış olan yapay yüksüklere yerleştirilir. Bu işlemi yaparken dikkat edilecek en önemli husus, larvanın zedelenmeden alınıp yüksüğe bırakılmasıdır.

14 Şubat 2013 Perşembe

Ana arı kontrolü


Kolonide ana arının olup olmaması koloninin sürekliliğini doğrudan etkiler. Eğer kontrollerde ana arı görülemez ise günlük yumurta durumuna bakılır. Kolonide günlük yumurta mevcut ise büyük ihtimalle ana arı da mevcuttur. Hem ana arı hem de günlük yumurta görülemezse koloninin ana arısı yoktur. Bu durumda mümkünse koloniye ya yeni bir ana arı verilmeli ya da bu koloni başka bir koloni ile birleştirilmelidir.

13 Şubat 2013 Çarşamba

Ana arı kafesleri ve arıcılıkta kullanılan malzemeler


Ana Arı Kafesleri
Ana arısız kalmış veya verimsiz, sakat, yaşlı ana arıya sahip kolonilere yeni bir ana arı vermek ya da ana arıları bir yerden bir yere nakletmek için kullanılan, çok değişik tipleri bulunan özel kafeslerdir.

Yemlik

Kolonilere katı veya sulu yemlerle besleme yapmak için kullanılan çinko, plastik, ahşap ve fiberglas gibi çeşitli malzemelerden ve değişik tiplerde yapılan kaplardır.

Polen Kapanı

Arıların bol polen topladıkları dönemlerde kovan uçuş deliğine ya da kovan tabanına monte edilerek işçi arıların getirdikleri çiçek tozu kümelerini toplamaya yarayan bir tuzaktır. Son yıllarda arı nakilleri sırasında havalandırma penceresi olarak da kullanılabilen kovan tabanına monte edilen tipleri daha sık kullanılmakta ve önerilmektedir.

Bal Süzme Makinesi

Santrifüj makinesi olarak da adlandırılan bal süzme makinesi, sırları alınmış peteklerden balı çıkarmak için kullanılır. El veya elektrikle çalışan ve devir sayısı ayarlanabilen modern tipleri de mevcuttur. Galvanizli saç veya çinkodan yapılan silindirik biçimdeki bal süzme makinelerinin silindirik muhafaza kısmı , bu kısım içinde çerçeve konulacak özel yuvalar ve bu yuva takımının bağlı olduğu düzeni döndürmeye yarayan dişli bir çevirme mekanizmasından ibarettir.

Bal Dinlendirme Kapları

Elde edilen süzme balın, içinde bir süre tutularak dinlendirildiği, bal içindeki mum kırıntılarının ve hava kabarcıklarının üste çıkarak balın arındırıldığı kaplardır.  

12 Şubat 2013 Salı

Ana arı damızlık seçimi


Damızlık olarak kullanılacak ana arılar, ait olduğu ırkın tüm özelliklerini belirgin bir şekilde göstermeli ve gerekli seleksiyon aşamalarından geçmiş olmalıdırlar. Ticari ana arı üretimi yapan kuruluşlar, üretimlerini damızlık değeri taşıyan ve nesilleri test edilmiş, tercihen damızlık sertifikası almış ana arılardan yapmalıdırlar.
Sertifikalı damızlık ana arılar, ya yapay tohumlanmış ya da izole çiftleştirme alanlarında çiftleştirilmiş olmalıdır. Arıcı şartlarında damızlık koloni temin edilemediği taktirde en basit olarak; ilkbahar gelişme hızı yüksek, önceki yıllarda en çok balı üreten, oğul vermeyen, hiçbir zaman hastalığa yakalanmamış, sakin ve uysal mizaçlı koloniler damızlık olarak kullanılabilir. Damızlık kolonilere, transferden 4-5 gün önce uygun renkte kabarmış petek verilerek aşılamanın yapılacağı gün istenen yaşta larva bulunması sağlanır.

Ana arıların yetiştirme ve çiftleşme dönemleri


Ana arının ilkbaharla sonbahar arasındaki dönemde yetiştirilebilmesine karşın, en uygun dönem, nektar ve polen üretiminin en bol olduğu zamandır. Ana arının üretildiği dönemde nektar ve polen üretiminin yeterli ve dengeli olması; ana arı hücrelerine daha bol arı sütü bırakılmasına ve oğul dönemi devam ettiği için doğal çoğalma içgüdüsünün değerlendirilmesine neden olur. Ayrıca, bu dönemde erkek arıların aktif ve bol oluşları iyi bir fırsattır.
Çiftleşme kutularında çıkışlarını gerçekleştiren ana arılar 2-3 günlük olduklarında çevreyi tanıma uçuşu yaparlar ve daha sonraki 2-3 gün içinde de çiftleşme uçuşuna çıkarlar. Çiftleşme "Erkek arı toplanma alanı" olarak adlandırılan özel bir alanda, havada 10-30 metre yükseklikte uçarken gerçekleşir. Erkek arı toplanma alanına ulaşan ana arı salgıladığı seks feromonu ve görme yoluyla erkek arılarca keşfedilir. Sayısı, 6-20 arasında değişebilen erkek arı ile çiftleşen ana arı kendi kolonisine (çiftleşme kutusuna) dönerek 3-5 gün sonra yumurtlamaya başlar. Ana arıyla çiftleşen erkek arılar çiftleşme sonrası ölürler. Ana arı, erkek arı toplanma bölgesinde yeterli sayıda erkek arı bulunmayışı ve olumsuz iklim şartları altında yeterli sayıda erkek arı ile çiftleşemezse aynı günde veya takip eden günlerde 1-2 kez daha çiftleşme uçuşuna çıkabilir.
Çıkıştan itibaren 20 gün içinde çiftleşmeyen ana arılar çiftleşme isteğini kaybederek dölsüz yumurta yumurtlamaya başlarlar ki artık bundan sonra çiftleşme gerçekleşmez. Çiftleşmenin kontrol altına alınması, ya en az 8-10 km yarıçaplı izole bölgeler ya da yapay tohumlama ile sağlanır.

10 Şubat 2013 Pazar

Ana arı


Arı ömrünün çok kısa oluşu, doğadaki kaynakların zamanında ve en iyi şekilde değerlendirilmesini gerektirir. Polen kaynaklarının bol olduğu ilkbahar aylarında koloni gelişmesini tamamlayabilmeli, nektar akış döneminde de yeterli bal toplayabilmelidir. Verimli ve kazançlı bir arıcılık için oluşması gereken bu şartlar direkt olarak koloninin sahip olduğu ana arının genetik ve fiziksel özelliklerine bağlıdır.
On binlerce işçi arı ve gerektiği kadar erkek arı bulunan kolonide tek başına bulunan ana arı, koloninin bütün gelişme ve verimliliğine yön verir. Bu nedenle ana arı yetiştiriciliği ve kullanımı teknik arıcılıkta büyük önem taşır. Yetiştirilsin veya satın alınsın, kolonide genç ve kaliteli ana arı bulundurulması ve bunun sonucunda güçlü kolonilerle çalışılması ekonomik arıcılık için bir zorunluluktur.
Kraliçe arı olarak da anılan ana arının en önemli görevi yumurtlamaktır. Ana arı kovandaki bütün birimlerin anası ve gerçek dişisidir. Döllenmiş yumurtadan çıkan ve diploid olan ana arı kovandaki arıların en irisidir. İşçi ve erkek arılardan uzun fakat erkek arıdan daha dardır. Diğer arılardan daha koyu renklidir. Kanatları boyuna göre biraz kısadır, vücudunu örtemez, karın kısmı uzundur ve yumurtlama mevsiminde daha da uzar. Arka ayaklarında polen sepeti bulunmaz. Eğri bir iğnesi vardır, insanları genellikle sokmaz, iğnesini rakip ana arılar için kullanır. Mum salgı bezleri yoktur. Yavruları besleyemez ve kendisi için besin hazırlayamaz, genç işçi arılar tarafından beslenir ve korunur. Gece gündüz özenle bakılır ve özel arı sütü verilir. Ana arının vücut uzunluğu 18-20 mm kadardır.
Kovan içerisinde iyi bir işbirliği vardır. Bu düzenin sağlanmasında ana arının rolü büyüktür. Ana arı ağız çevresindeki bezlerden bazı kokular salgılamaktadır, bunlara feromon adı veriyoruz. Bu feromonlardan 9-oxodec 2-enoic asid ve 9-hydroxodec 2-enoic asid “cinsel feromonlar” veya “toplanma feromonları” adıyla anılır. Bu feromonlar; işçi arıları cezbederek arı ailesini bir arada tutar, erkek arıyı cezbederek çiftleşmenin gerçekleşmesini sağlar, işçi arıların yeni ana arı veya yüksük üretmelerine engel olur, herhangi bir işçi arının yumurtlamasını engeller, kovana girebilecek yabancı arıların tanınmasını sağlar.
Ana arı çerçeve üzerinde ağır hareket eder fakat gerekirse hızlı da yürüyebilir. Yumurta bırakacağı gözler işçi arılar tarafından temizlenmiş ve cilalanmış olmalıdır. Ana arı yumurtlamadan önce başını petek gözüne sokar, gözün temiz olup olmadığını, yumurta bulunup bulunmadığını kontrol eder daha sonra karın kısmını petek gözüne sokarak 9-12 saniye içerisinde yumurtlar. Ana arı genellikle ortadaki peteklerin orta kısımlarına ve genellikle geceleri yumurtlar. İlkbahar ve yaz mevsiminde devamlı yumurtlar, yavru çıkarılması ve yumurta geliştirilmesi işleriyle uğraşmaz.
Yumurtalar petek gözlerine normal olarak birer tane konulur. 0.1 mm kalınlığında ve 1.5 mm boyunda sosis ya da beyaz iplik parçası şeklindedir. İlk gün dik, 2. gün biraz yatık ve 3. gün tamamen yatık durumdadır. İlk 3 gün arı sütü ile beslenir. Ana arı olacak yumurtalar 8. güne kadar arı sütüyle beslenmeye devam edilir. Yeterli arı sütü ile doldurulduktan sonra göz kapatılır. 16. günde ana arı çıkar.
Bir kovanda, kaybolan ana arı yerine yenisini üretmek, mevcut ana arıyı değiştirmek veya oğul elde etmek amacıyla ana arı yetiştirilir. Yeni çıkan ana arı önceleri ilgi görmez, hizmet kadrosu oluşuncaya kadar kendi kendine 3-4 gün bal yiyerek beslenir. Bu durumda ana arının karnı çekik ve kısa, kendisi küçüktür. Gözden çıkışını takip eden 3-5 gün içerisinde uçma talimlerine başlar, bu uçuşlar 10-30 dk sürer. Daha sonra çiftleşme uçuşuna çıkar.
Genç ana arılar hayatları boyunca sadece bir dönem çiftleşirler. Bu dönem 24 güne kadar uzayabilir. Gerçekte ana arıdaki çiftleşme arzusu 12-13. günden sonra azalır. Normal olarak 20. güne kadar çiftleşmeyen ana arılar damızlıkta kullanılmamalıdır. Genç ana arılar kovan dışında ve uçarken çiftleşirler, çiftleşme uçuşu 12-17 saatleri arasında olmakla birlikte genellikle saat 14-16 arasında yapılır. Bir çiftleşme süresi 5-30 dk sürer. Hava sıcaklığı 20 °C’nin üzerinde ve rüzgarsız olmalıdır. Çiftleşmek için bazen 16 km kadar yol aldıkları gözlenmiştir. Ana arılar genellikle iki kez çiftleşmektedirler. Ana arı çiftleşme döneminde 3-4 hatta 7-10 erkek arı ile çiftleşebilir. Çiftleşmeler genellikle birbirini izleyen günlerde olmaktadır. Fakat aynı gün içinde farklı saatlerde de yapılabilir. Çiftleşmeden sonra ana arının arkasında görülen erkeklik organı çiftleşmenin başarılı olduğuna işarettir. Kovana geri gelen ana arının çiftleşip çiftleşmediğini ana arının arkasındaki erkeklik organından anlayan işçi arılar ana arıyı hemen kabul ederler ve özel bir özen gösterirler.
Çiftleşmeden sonra spermanın spermatekaya ulaşması için geçen zaman ortalama 24 saattir. Çiftleşmesini tamamlayan ana arı 2-4 gün içinde yumurtlamaya başlar. Bu süre 1-8 gün arasında da değişebilir. Bir çiftleşmede sperma torbasına düşen sperma 3-4 yıl boyunca üretilecek yumurtaları döllemeye yeterlidir. Yeterli sperma depolayamayan ana arı 2. kez çiftleşmeye çıkmaktadır, ancak ana arı yumurtlamaya başladıktan sonra genellikle başka bir çiftleşme uçuşuna çıkmamaktadır. Ana arı 5-6 yaşına kadar yaşar, ancak 3 yaşına gelmiş bir ana arının sperma kesesindeki spermatozoitler azalacağı için dölsüz yumurta bırakmaya başlar ve dölsüz yumurtalardan erkek arılar çıkar. Sonuç olarak tüketici erkek arıların artması ve üretici işçi arıların azalması sonucu bal verimi düşer, işçi arı üretilmediği için kovan zayıflar, zayıf kovanlar kendilerini arı zararlıları ve hastalıklarına karşı koruyamaz, hastalıkların ve zararlıların diğer kovanlara bulaşmasına ve yağmacılığa neden olur, hatta ölür. Bu nedenle kovanın ana arısı 2 yılda bir değiştirilmeli yani gençleştirilmelidir. Kovanların sicil defterlerinin tutulması ana yaşını belirlemede en güvenilir yoldur. Ancak sicil defteri tutulmayan işletmelerde ana arının yaşını pratik olarak belirleyebilmek de mümkündür. Yaşlı ana arıların göğsündeki ve bilhassa sırtındaki kıllar dökülmüş, karnı sarkmış, hantallaşmış ve kanat uçları pürtükleşmiş olur. Petekler incelenerek de ana arının yaşı hakkında hüküm verilebilir. Yumurtalar peteklere gelişi güzel dağıtılmış veya bırakılmışsa, bir gözde birden fazla yumurta varsa, yavrulu gözlerden erkek arılar çıkıyorsa, yeterli miktarda işçi arı yumurtası bulunmuyorsa ana arı yaşlanmaya başlamıştır. Kovanın oğul çıkarmaya teşebbüs etmesi de ana arının yaşlanmasından kaynaklanabilir.


9 Şubat 2013 Cumartesi

Arı iğnesi, arı sokmasında yapılacaklar



İşçi arının arka tarafında bulunan iğne düşmanlarına karşı en büyük savunma aracıdır. Arkasında olmasına rağmen arı her durumda iğnesini düşmanına rahatlıkla saplayabilir. Arı iğnesi iki kısımdan oluşur. Birinci kısım karın boşluğunda bağırsaklara bağlı ve oval şekilde olan zehir keseciğidir. İkinci kısım ise iğnedir. İğnenin üzerinde 9 adet ok ucuna benzeyen kancacıklar bulunur. Arı iğnesini sapladıktan sonra bu kancacıklar iğnenin geri çıkmasını engeller. İğne saplandıktan sonra arı zehir keseciğini sıkar ve iğneden vücuduna zehir zerk edilen düşman büyük bir acı duyar. Arı iğnesini çıkarmaya çabalar fakat bunu başaramaz. Çoğu zaman bağırsaklarının bir bölümü de koparak iğne zehir keseciğiyle birlikte saplandığı yerde kalır. Kendini kurtaran arının yaşama şansı yoktur, bir iki gün içinde ölür. İğnesini kaybeden arı daha çok hırçınlaşır ve düşmana saldırır. Fakat tekrar sokma şansı yoktur. Arı soktuktan sonra panik halde el kol hareketleri yapmamak lazımdır. Bu hareketler diğer arıların da dikkatini çekerek saldırmalarına sebep olur.
Arı saldırısı karşısında yapılacak en iyi şey yüzümüzü ellerimizle kapatıp oradan uzaklaşmak ve bitkilerin arasına oturarak saklanmaktır. Arı sokması sokulan yerin şişmesine neden olur. Bu da insana acı verir ve sinirli yapar. Sokan arıların çokluğuna göre, miskinlik, baş ağrısı, titreme, kaşıntı gibi reaksiyonlar da görülebilir. Arı zehirinin kendine özgü keskin bir kokusu vardır. Bu zehir kokusunun yayılması diğer arıları da hırçınlaştırır. Eğer bir arı soktuğunda gerekli önlemler alınmazsa, aynı yerden başka arılar da sokmaya çalışır. Onun için arı soktuğunda arılıktan uzaklaşıp sokulan yeri yıkamak gerekir.

Arı Soktuğunda Alınacak Önlemler

Arı soktuğu zaman birkaç saniye devam eden bir ağrı duyulursa da yavaş yavaş ağrı geçer. Yalnız sokulduğu yerde şişkinlik kalarak 24 ila 48 saat içinde bu hal devam eder.Arı soktuğu zaman iğnesini deri üzerinde bıraktığından ve iğnenin dışarı kısmında zehir kesesi bulunduğundan iğneyi çıkarmak için keseden tutarak çıkarırsanız ,zehirin daha çok içeri akmasına neden olursunuz.
Arı soktuğu zaman bir çakıyı ya da bıçağı deri üzerine sürterek zehir kesesini altından dışarıya doğru çıkarmalı veya sokulan yeri olabilirse hemen elbise üzerine sürterek keseyi çıkarmaya ve kese içindeki zehiri daha çok içeri akıtmamaya gayret edilmelidir. İğneyi çıkardıktan sonra sokulan yeri yavaşça baş ve işaret parmaklarıyla sıkarak sokulan yerden sızıntı sular ile zehiri çıkarmaya çaba gösterilmelidir. Sokulan yerden kırmızımtırak sızıntı sular ile beraber zehirli maddeleri ne kadar fazla çıkarırsanız, sokulan yerin şişmediği ve kısa zamanda sancıdan eser kalmayarak kendi haline döndüğü görülür. Belli bir sayıya kadar arı sokması alerjisi olanların dışında tehlikeli değildir. Tehlike sınırı kişinin bünyesine göre değişir. Arı allerjisi olanlarda vücudun genelinde kızarma, kaşıntı ve yumuşak dokularda şişme görülür. Bu sırada solunum güçlüğü, karın ağrısı, kusma, çarpıntı ve baygınlık görülebilir. Boğaz kaslarının kasılması ve yutak bölgesinin şişmesi ile nefes gittikçe zorlaşır ve hasta boğulabilir. Bu olaya "anaflaksi" veya "anaflaktik şok" adı verilir. Arı sokmasına karşı en etkili tedavi amonyaktır. Amonyak hem arının soktuğu yere sürülebilir hem de bir bardak suya 5-10 damla damlatılarak içilebilir. Şişmeye karşı antihistaminik veya steroid bir krem sürülmelidir. Ağızdan alınacak antihistaminik herhangi bir tablet oldukça yararlı olacaktır. Ancak şiddetli reaksiyonlar için geciktirilmeden tıbbi müdahalelere başvurulmalıdır. Arı soktuktan sonra yarayı ovuşturmak ya da emmek kesinlikle doğru değildir. Arı tarafından sokulan kişi eğer terli ise zaten ter zehirin etkisini alacaktır. Sokulan yere buz koymak, soğuk su ile yıkamak, yoğurt sürmek acının azaltılması için faydalıdır. Ayran da içilebilir. Arının meyve yerken ağıza kaçarak boğazdan sokması hayati tehlike yaratabilir. Böyle bir durumda doktora giderken sirke ile sık sık gargara yapmak gerekir.


8 Şubat 2013 Cuma

Balın fiziksel özellikleri, balın rengi, balın viskozitesi


Balın Rengi

Balın rengi, elde edildiği bitkilerin orjinine, depolanma süresine ve koşullarına göre açık renkten koyu kahverengine kadar değişim gösterir. Balın berraklığı ve şeffaflığı ise içindeki polen ve diğer maddelerin yoğunluğuna bağlıdır. Ayçiçeği ve narenciye balları açık sarı, kestane balı kırmızımtırak, okaliptüs balı grimsi kahverengi ve çam balı koyu yeşilimsi ve kahverengidir. Bal, genellikle saydamdan başlayıp koyu kırmızıya kadar farklı renklerde olabilmektedir. Bala renk veren başlıca maddeler klorofil, karoten, ksantofildir. Balın rengi, içerdiği flavonoidlerle doğru orantılı olarak değişmekte olup koyu renkli ballarda flavonoid miktarı daha fazladır. Flavonoid bala renginin yanında antioksidant özellik (serbest radikallerin etkilerini nötralize eden, kanser, kalp hastalıkları ve erken yaşlanmaya neden olabilecek zincir reaksiyonlarını engelleyen moleküller) de vermektedir. Kestane balı çok fazla flavonoid içermesinden dolayı antioksidant özelliği en yüksek baldır. (Yurtsever ve Sorkun, 2002).Koyu renkli ballarda aminoasit ve şeker miktarı ile mineral maddelerden özellikle demir, bakır, manganez miktarı fazla olmakta ve baldaki mineral maddeler arttıkça rengi koyulaşmaktadır. 

Balın Viskozitesi

Balın bünyesi ya da akıcılığa karşı koyma özelliği de denilen viskozite, bal içindeki su oranı ve sıcaklık ile ilgilidir. Koyu, yavaş akan bir balın viskozitesi yüksek, açık renkli ve gevşek bünyeli ballarda viskozite düşüktür. Tatlı Üçgül Balında Viskozite (Krell, 1996) 
Sıcaklık(0C)   Viskozitesi
   13.7            600.0
   20.6            189.6
   48.1             10.7
   71.1              2.6

Balın Higroskobik Özelliği 

Bal higroskobik bir madde olup havadan nem alma özelliğine sahiptir. Balın havadan nem alması özel yapısına, şeker ve su içeriğine bağlıdır. Ne düzeyde nem içerirse içersin açıkta veya nem geçirebilir kaplarda tutulan ballar havadan nem çekerek su oranını yükseltme eğilimi gösterirler. Bu nedenle saklama yerinin nemi %58 dolayında olmalı ve bal uygun kaplarda kapalı olarak saklanmalıdır. Aksi halde nem alan bal kısa zamanda fermente olarak ekşiyecek ve kullanılamaz hale gelecektir (Kumova, 1986). 
Havadaki Nem (%)   Bal (% su oranı)
      52                         16.1
      58                         17.4
      66                         21.5
      76                         28.9
      80                         33.1
      81                         33.9

Balın Işığı Döndürme Özelliği

Balın polarize ışığı sağa ve sola döndürmesi balın kaynağına bağlıdır. Nektar balları ışığı sola, salgı balları sağa döndürmektedir. Sakkaroz ise ışığı sağa döndürür. Bu özellik sahte balın tanınmasına yardımcı olmaktadır.

Tat ve Koku 

Balın tadı yapısındaki şekerlerin miktarı, türü ve birbirlerine oranı ile ilgilidir. Kokusu da alındığı bitkisel kaynağa bağlı olarak değişmektedir. Bala uygulanan işlemler de tadını ve kokusunu değiştirebilmektedir. Bu nedenle ısıtma, işleme, depolama gibi uygulamalarda balın kendine has tadı ve kokusunu bozacak yanlış işlemlerden kaçınmak gerekmektedir. Bal, kokan bir maddenin yanında saklanırsa o maddenin kokusunu da çekebilme özelliğine sahiptir. Genellikle koyu renkli ballar açık renkli ballardan daha keskin kokulu ve daha asitlidirler. 

Balın Özgül Ağırlığı 

Balın özgül ağırlığı, içerisindeki su miktarı ve sıcaklığa bağlı olup, 200C derecede ölçüldüğü zaman l,41-l,45 g/cm3 arasında değişmektedir. Balın özgül ağırlığı ortalama olarak l,4225 g/cm3'tür. 

Balın Kırılma İndisi 

200C'de derecede refraktometre ile ölçülen bir özelliktir. Balın bu özelliğinden faydalanarak içerisindeki rutubet miktarı tayin edilmektedir. Bu amaçla yeteri kadar alınan bal numunesi refraktometrenin prizma yüzeyleri arasına konur ve balın optik kırılma indisi okunur. %18 nem içeriğinde bu değer 1.4171'dir (Krell, 1996). 

Balın Kristalizasyonu 

Balın kristalizasyonu; balda bulunan şekerlerin zamanla doyma noktasına ulaşarak dibe çökmesi olayıdır. Süzme ballarda sıklıkla görülmekle beraber petekli ballarda da kristalizasyon görülebilir. Çiçek balları zamanla kristalize olabilirler. Kristalize olan bal sahte veya hileli bal demek değildir. Kristalize olan ballar 450C'yi geçmeyen su banyosu içerisinde ısıtılarak kristalizasyon ortadan kaldırılabilir. Balların büyük bir kısmı kristallenmeye eğilimlidir. Bu eğilim, balın içerdiği su, dekstroz ve levüloz şekeri oranlarına ve sıcaklığa bağlı olarak değişebilmektedir. Kristalizasyon üzerinde balın elde edildiği bitki kaynakları da etkili olmaktadır. Özellikle ayçiçeği, kolza ve pamuk balları çabuk şekerlenmektedir. Kristalizasyonun hızı baldaki glikoz, fruktoz oranına ve su miktarına bağlı olarak değişmektedir. Genelde baldaki fruktoz miktarı glikozdan fazladır. Eğer glikoz miktarı fruktoza yaklaşırsa bal çabuk, fark büyürse geç kristalleşmektedir. Olgunlaşmamış balda sakkaroz fazla glikoz daha az olduğu için kristalizasyon yavaş olurken olgunlaşmış ballarda ise daha az miktarda sakkaroz bulunmaktadır. Fruktozun glikoza oranı l,0-l,2 arasındayken kristallenme hızlı olurken, bu oran l,3 veya daha yüksek olduğunda kristallenme gecikmektedir. Genel bir kural olmamakla birlikte "Glikoz/Su=l.70"ve daha küçük değerlere sahip olan ballar hiç kristalize olmamakta, "Glikoz/Su=2.10" ve üzerindeki değerlere sahip olanlar ise çabuk kristalize olmaktadır. Kristalizasyon 5-70C'de başlamakta daha düşük derecelerde ise kristalizasyon gecikmektedir. Kristalizasyonu önlemek için değişik yollar önerilmektedir. Bunlardan en çok kullanılanlar, ısı uygulaması ve şoklamadır. Son zamanlarda deneme aşamasında olan ultrasonik dalga ve homojenizasyon gibi metotlar da önerilmektedir. Yasal düzenlemelere gereksinim duymakla beraber kimyasal koruyucular kullanılması da etkili olmaktadır. Kristalizasyonu önlemek için; pratikte kullanılan cihazlar ve boru sistemleri, kullanım dışında devamlı olarak bal kalıntılarından temizlenmiş halde tutulmalıdır. Cam kavanozların, kapakların ve ambalajların da balın doldurulması sırasında tozsuz ve tamamen kuru olmaları gerekmektedir (Güneş ve Güneş, 2005).Kristalize olmuş balın tekrar eski haline dönmesi için bal dolu kavanoz; 45OC'lik sıcak su dolu bir kap içerisinde bekletilerek, balın çözülmesi sağlanır. Bal dolu kavanoz hiçbir zaman doğrudan ateş ile temas ettirilmemelidir. 

Balın Fermantasyonu (Ekşimesi) 

Balın mayalanması veya bozulması anlamına gelmektedir. Su oranı yüksek olan ballarda şekere dayanıklı mayalar şekeri parçalayarak alkol ve karbondioksit oluşturur ve bal köpürür. Fermantasyonu önlemenin en önemli yolu balın olgunlaştıktan sonra hasat edilmesidir. Çünkü olgunlaşmış bal (sırlanmış) şeker yoğunluğu yüksek, su oranı daha düşüktür. Paslı teneke kaplarda ve iyice temizlenmemiş eski kaplarda saklanan balların ekşimesi daha kolay olmakta ve sıklıkla bu duruma rastlanmaktadır. Ekşime olayı genel olarak şekerlenmiş ve havanın nemini çekerek sulanmaya başlamış ballarda görülmektedir. Şekerlenmiş bal bozulmuş bal değildir. Ancak şekerlenmiş bal açıkta kalır ve nem çekerek sulanırsa ekşime bundan sonra başlamaktadır. Sıcaklığın yüksek olması da ekşime olayını hızlandırmaktadır (Sönmez, 1999).


Ref. Kaynaklar:
1) Yurtsever, N., Sorkun, K., 2002. Bal Kalitesine Etki Eden Faktörler. Uludağ Arıcılık Dergisi. 3(2):28-31.
2) Krell, R., 1996. Value Added Products from Beekeeping. FAO Agricultural Services Bulletin. No:124. Rome.
3) Kumova, U., 1986. Ballarda Kalite Kontrolü. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi. 1(3):12-25.
4) Sönmez, R., 1999. Balın Oluşumu, Saklanması ve Şekerlenme Nedenleri. Teknik Arıcılık Dergisi. 65:8-13
5) samsuntarim.gov.tr

7 Şubat 2013 Perşembe

Ballı bitkiler, bal veren bitkiler, bal yapan bitkiler, bal bitkileri


BALLI BİTKİLER:

Bal arılarının ve salgısından yararlandığı bütün bitkiler ballı bitkilerdir. Ballı bitkileri arıcılık açısından iki grupta değerlendirebiliriz. 1-Nektar verenler 2-Salgı verenler. Nektarlı bitkilerin genellikle çiçeklerinde veya nadiren bitkinin diğer bir yerinde nektar bezi vardır. Bu bezin salgıladığı şekerli sıvı olan nektardan bal arıları toplayarak bir işleme tabi tutarak nektar balı üretirler. Örnek: Akasya-korunga söğüt gibi. Salgı veren bitkilerden bazıları bal arıları için önemlidir. Herhangi bir böcek emgisi veya diğer doğal olaylardan dolayı yaprak ve genç sürgünler üzerinde bazı hallerde kabuk arasında oluşan salgıları bal arıları toplayıp işleme tabi tutarak salgı balı üretirler.

BALIN HAMMADESİ:

Balın hammaddesi floem öz suyudur. Bu şekerli renksiz saydam floresan ışığında parıldayan bir maddedir. Kuru ağırlığı %5-%10 arasındadır. Ph=7.3-8.5 arasındadır. Kuru maddenin %90 ı şekerler oluşturur. Diğerleri de karbon hidratlardır. Az miktarda asitler ve mineral maddeler bulunur.

BAL POTANSİYELİNİN BELİRLENMESİ:

Ballı bitkilerinin bal verimini tespit etmek için bal potansiyeli listesi hazırlanmıştır. Dünyanın birçok ülkesinde bu liste kullanılmaktadır. En düşük kapasite de bal verimi 1. sınıf ile en yüksek bal kapasitesi de 6. sınıf ile değerlendirilmiştir. Bal verimine etki eden su, toprak, ısı gibi değerlerin en üst düzeyde olduğu kabul ederek bir hektar (10000m2) alan da kapama olarak aynı ballı bitki var kabul edilir ve bu alanın toplam nektar verimi değerlendirmeye alınır.
 0,25     kg/hektar olan bitkiler 1. sınıf bal potansiyelli
26-50    kg/hektar olan bitkiler 2. sınıf bal potansiyelli
51-100  kg/hektar olan bitkiler 3. sınıf bal potansiyelli
101-200 kg/hektar olan bitkiler 4. sınıf bal potansiyelli
201-500 kg/hektar olan bitkiler 5. sınıf bal potansiyelli
 501 kg/hektar'ın üzerinde olan 6. sınıf bal potansiyelli bitkilerdir.

A) GEÇ SONBAHAR VE KIŞIN NEKTAR, SALGI, POLEN VERENLER:

1) Gelin duvağı(Clematis Spp): Maki çalıları olan pınar, kesme, kara çaltı gibi bitkilere sarılmış vaziyette büyür ve onların üzerinde çiçek açar. Çok az çiçek bulunduğu dönemde çiçeklendiği için arıcılar için çok önemlidir. Gelin duvağının bol bulunduğu yerler arıları kışlatmak için en ideal yerlerdir. Yayılma Alanı:100m-1200m yükseklikteki kıyı ve iç kıyı bölgelerde olur. Çiçeklenme Dönemi: Aralık-Şubat arasında. Bal verimi:2-3 guruptur, polen verimi yüksektir.
2) Dağ çileği(Arbutus): Yayılma alanı: Denizden 100-1200 m yükseklikteki kıyıya yakın bölgelerde. Çiçeklenme dönemi: Aralık ayı. Bal verimi:2-3 grup. Polen verimi: yüksektir
3) Çiğdem: Çiçeklenme dönemi: 2 grupta incelenir.1) Kasım-Aralıkta açar, 2.)Şubat-Mart'ta açar. Yayılma Alanı: Genellikle yükseklerin bitkisidir.1.000 m yükseklikten sonra yetişmeye başlar. Bal verimi 2 guruptur.
4) İtirge: Ege ve Akdeniz kıyı şeridinde az miktarda yetişen bir bitkidir. Kışın çiçek açması, nektar ve polen potansiyelinin iyi olmasından dolayı önemlidir. Çiçeklenme dönemi: 15 Ocak-20 Şubat. Bal potansiyeli: 5 gruptur. Yayılma alanı: 0-1000m yüksekliğe kadar olan kıyı şeridi. Nektar aroması ve kokusu oldukça iyidir. Arılar özellikle tercih ederler.
5) Sütleğen: Kıyı bölgelerde bulunan şemsiye gibi tepeden çiçek açan bir çeşidini bal arıları tercih etmektedir. Koparıldığı zaman beyaz bir süt çıkarır. Bu süt zehirlidir. Kışın çiçek açması ve bulunduğu bölgelerde kesif olması nedeniyle önemlidir. Çiçeklenme dönemi: 15 Şubat-15 Mart. Bal verimi:2-3 grup. Yayılma alanı: 0-1200 m yüksekliğe kadar kıyı bölgelerde
6) Yeni Dünya: Kıyı kesimlerinde kültür bitkisi olarak yetiştirilmektedir. Kışın çiçeklenmesi, polen veriminin yüksek olması ve bol miktarda çiçek açması nedeniyle önemlidir. Çiçeklenme dönemi: Aralık ayı boyunca . Yayılım alanı:0-400 m yükseklik, kıyı şeridi. Bal potansiyeli:3 grup tur.
7) Azan: Kıyı Akdeniz ve Kıyı Ege'de yetişen bodur bir çalıdır. Dikenlidir. Kavuniçi renkle aslanağzı gibi çiçekleri vardır. Çiçekleme dönemi: 20 Şubat-10 Mart, yükseklerde biraz daha geç açar. Bal potansiyeli:5 gruptur. Yayılma alanı:0-1000 m yüksekliğe kadar kıyı bölgelerde, erken ilkbahara sarkan bir çiçeklenme sürdürür.
8) Karahindiba(Taraxacum afficinale):Kışın ve erken ilkbaharda çayırlarda açar. Oldukça geniş bir alanda vardır. Bal potansiyeli 4 gruptur.
9) Badem(Amyodulus communis):Yayılma alanı: Oldukça geniştir. Çiçeklenme dönemi: Kıyı bölgelerde 15 Ocak'ta başlar Şubat ayı boyunca devam eder. Yükseklerde Mart ayında çiçeklenir. Bal potansiyeli: 1-2 gruptur. Ancak bol polen verir ve çok çiçek açtığı için bal arıları tarafından tercih edilir.

B) İLKBAHAR BİTKİLERİ:

1) Defne (Laurus nobilis):Çiçeklenme dönemi:15 Mart-15 Nisan. Yayılım alanı 300-1000 m arasındaki nemli kıyı bölgeler. Bal potansiyeli: 3-4 grup Erkek ve dişi ağaçlar ayrı ayrı çiçek açar. Her ikisinde de nektar bezi vardır. Ancak polen verimi erkek defne ağacında vardır. Dişi defnelerin nektar bezi fazladır.
2) Akça Ağaç (Acer Spp): Ağaç formundadır. Ormanlık alanlara dağılmış olarak bulunur. 0-1500 metre yükseklikler de nemli ortamlar da bulunur. Çiçeklenme Dönemi: 1-15 Nisan -Bal Potansiyeli: 3.4. grup
3) Söğüt (Salix): 0-2000 metre yükseklik arasında suyun bol olduğu yerde bulunur. Bal Potansiyeli: 4.grup. Çiçeklenme Dönemi: Kıyılar da 1-15 Nisan, yükseklikler de 15 Nisan-15 Mayıstır. 4) Akasya (Acacia): Ağaç formundadır. Çok çiçek açar. Kıyı bölgelerin bitkisidir. Çiçeklenme Dönemi: 25 Mart - 15 Nisan. Yayılma Alanı: 0 - 500 metre kıyı bölgeler. Bal Potansiyeli: 4.5. grup. Polen Potansiyeli: Yüksektir.
5) Yalancı Akasya (Robinia): Halk arasında adı ile bilinen ağaç formun da dikili bir bitkidir. Yayılma Alanı:0-2500 metre oldukça geniştir. Çiçeklenme Dönemi: Kıyılar da 20-30 Nisan, yüksekler de 20-30 Mayıs. Bal Verimi: 6. gruptur. Balı aromatiktir. Oldukça aranan bir nektarı vardır. Polen verimi yüksektir. Bu dönem de arılar iyi petek örerler.
6) Ballı Baba (Lamium album): Yayılma Alanı: Yurdumuzun her alanın da bulunur. Bal Potansiyeli: 5.6. gruptur. Çiçeklenme dönemi: 1-30 Nisan
7) Lavanta, Karga veya karabaş otu (Lavandula stoechas): Erken çiçek açan aromatik bitkilerden en çok bal verenlerdendir. Yayılma Alanı: 0-1000 metre arasında özellikle kıyı bölgeler de yetişir. Batı, Akdeniz ve Ege'de daha çoktur. Bal Potansiyeli: 4.5. gruptur. Çiçeklenme Dönemi: 20 Mart - 20 Nisan balı oldukça aromatiktir.
8) Bakla (Vicia faba): Yurdumuzun hemen hemen her yerin de yetişir. Kıyı bölgelerin de tufan da, yüksekler de geç çiçekler yetiştirilir. Çiçeklenme Dönemi: Kıyı bölgeler de 15 Mart - 15 Nisan, yüksekler de Haziran'a kadar sürer. Bal Potansiyeli: 2.3. gruptur. Polen Potansiyeli: Yüksektir. Bal arıların da petek örme, yavru yapmayı teşvik eder.
9) Bezciye: Yurdun her yerinde yetişir. Çiçeklenme dönemi: Kıyı bölgeler de 15 Nisan da başlar, yükseklerde Haziran ayına kadar sürer. Çiçeklenme süresi 20 gün kadardır. Bal Potansiyeli: 2.3. gruptur.
10) Armut (Pyrus communis): Bir meyve ağacıdır. Genellikle kapama bahçe şeklinde yetiştirilir. Doğada yabanisi (Ahlat) kendiliğinden yetişmektedir. Yayılma Alanı: Türkiye'nin her yerin de yetişir. Çiçeklenme Dönemi: Kıyılar da 1-30 Nisanda, yüksek kesimler de daha geç açar. Bal Potansiyeli: 2. gruptur.
11 ) Elma ( Malus domestica) :Yayılma alamı:Tüm yurtta vardır. Özellikle yüksek ovaların bitkisidir.sulak yerlerde yetiştirilen bir meyve ağacıdır. Çiçeklenme dönemi: Yüksekliğine göre değişir. 15 Mart sahile yakın yerlerde başlar 15 Nisanda çiçeklenmeye başlar. Yaklaşık çiçeklenme 20 gün sürer
12) Yaban Gülü (Rosa spp): Yayılma alanı: 0.2000 m yüksekliğinde kadar yetişir.hemen hemen yurdun ormanlık her yere vardır. Çiçeklenme Dönemi:15 nisandan itibaren kıyıya yakın bölgelerde çiçeklenme başlar. Yaylarda Ağustos ortalarına kadar sürer. Yaklaşık 45 günlük çiçeklenme periyotu denir.
13) Ada çayı (Salvia officinalis): Yayılma alanı: Hemen hemen Anadolu nun her yerinde bulunur. Çiçeklenme Dönemi: Sahillerde 15 Nisanda başlar,yaylalarda yaz ortalarına kadar sürer. Yaklaşık 20-25 gün çiçekli kalır. Bal potansiyeli :6.gruptur. Yüksek bal potansiyeli ve aromatik nektarı nedeniyle arıcıların tercih ettiği bir ballı bitkidir. Itriyatçılar tarafından yağı elde edilir. Bu yağları arıcılar şerbetlemede kullanılar. 20 litre şerbete bir damla yeterlidir.
14) Erguvan (Cercis siliguastrum) :Yayınlama alanı: Çay yataklarının ve nemli olan her yerde olur. Çiçeklenme dönemi:15 Nisan- 10 Mayıs arasıdır. Bal potansiyeli:3. gruptur.
15) Ilgın(Tamarix spp): Yayılma alanı:0-1000 m Yüksekliğini kadar sulak ve su tutan terlerde yetişir. Çiçeklenme dönemi: 20 Nisan 15 Mayıs arasında ciceklidir. Bal potansiyeli:3.4 grup.
16) Şeftali(Prunus persica): Yayılma alanı: 0-2000m yüksekliğine kadar olan her yerde bahçe meyvesi olarak yetişir. Çiçeklenme dönemi: Ege ve Akdeniz 1-15 Nisan asındadır. Yükseklerde Mayıs basına kadar sürer. Bal potansiyeli: 2.gruptur
17) Kayısı (Armeniaca vulgarıs): Yayılma alanı: Tüm Türkiye sulak alanları sever. Çiçeklenme dönemi:15 Nisan 15 Mayıstır. Bal potansiyeli:2-3 gruptur.
18) Kiraz(Cerasus avium):Yayılma alanı: Tüm Türkiye Soğuk bölgeleri aha çok sever. Çiçeklik dönemi:15 Nisan 20 Mayıs . Bal Potansiyeli2,3 guruptur.
19) Vişne (Cerasus vulgaris): Yayılma alanı: Tüm türkiyede yetişir. Özellikle soğuk ve sulak yerleri sever. Çiçeklenme dönemi:1-30 Mayıs. Bal potansiyeli: 3-4 guruptur. Bal arıları vişne ciceği döneminde cok petek işler. Vişnenin polen veriminde yüksektir.
20) Fiğ (Vicia spp): Yayılma alanı: Tüm türkiyede. Çiçeklenme dönemi:20 Nisan 20 Mayıs. Bal potansiyeli:34 gruptur. polen verimi yüksektir.
21) Turunçgiller (Portakal, mandalrin, limon, greyfurt, bergamut, turunç, üç yapraklı): Yayılma alanı: Kıyı Akdeniz, Kıyı Ege ve Marmara bölgesindeki bazı yerlerde kıyı noktalanır. Çiçeklenme dönemi:20 Nisan 20 Mayıs arasında . Bal potansiyeli:3,4 gruptur. Nektarı aromatiktir.
22) Hardal (Sinapsis alba): Yayılma alanı: Özellikle kıyı bölgelerde yoğundur. Ancakyurdun hemen hemen her yerinde vardır. Çiçeklenme dönemi: Erken ilkbaharda başlar. En yoğun çiçek dönemi 1-30 Nisan arasındadır. Yaklaşık 1 ay kadar çiçekli kalır. Bal potansiyeli: 3.gruptur.
23) Üç gül (Trifolium spp): Yayılma alanı: Yurdun her tarafında olur. Çiçekleme Dönemi: Kıyı bölgelerde sarı çiçek açan yumrulu üçgüller Ocak ayından itibaren çiçeklenmeye başlar. Şubat ayı sonunda çiçeklenme sona erer. Diğer çeşitleri Nisan başından itibaren çiçeklenmeye başlarlar. Yüksek yaylalarda çiçeklenme Haziran aynın sonuna kadar sürer. Bal potansiyeli: genellikle 3.4gruptur. Normal bir polen potansiyeli vardır. Ancak kırmızı üçgül 5. gruptur.
24) Künnük, yabani sakız ağacı : Yayılma alanı: Kıyı Ege ve Akdeniz'dir. Çiçeklenme dönemi: 15 Nisan 5 Mayıs arasındadır. Bal potansiyeli:3.4 gruptur.Normal bir polen potansiyeli vardır. Ancak polenleri aromatiktir.
25) Isırgan (Urtica sp.) : Yayılma alanı: Yurdumuzun her tarafında yetişir. Genellikle serin ve nemli alanlarda olur. Çiçekleme dönemi: Kıyı bölgelerde 15 Nisanda, iç kesimlerde 10 Mayısta çiçeklenmeye başlar.10 gün boyunca çiçekli kalır. Bal potansiyeli:2.3. gruptur. Polen verimi normaldir. Ancak polenlerin piyasadaki değeri yüksektir.
26) Çeti: Yayılma alanı: Kıyı Ege ve Akdeniz'dir. Çiçeklenme dönemi: 15 Nisan 15 Mayıs arasıdır. Bal potansiyeli: 3-4. gruptur.
27) Yonca(Medicago sativa):Yayılma alanı:Türkiye'nin her yerinde bulunur. Çiçeklenme dönemi: Kıyı bölgelerde Mayıs başında çiçeklenme başlar, yükseklerde Haziran sona kadar çiçeklenme sürer. Bal potansiyeli:2.3. gruptur.
28) Taş Yoncası (Melilotus officinalis): Yayılma Alanı: Tüm Anadolu'da bulunur. Çiçek Dönemi: 20 Nisandan itibaren kıyı bölgelerden çiçeklenmeye başlar. Yükseklerde Temmuz ortalarına kadar sürer. Yaklaşık 20 gün çiçekli kalır. Bal Potansiyeli:3.4. gruptur
29) Oğul otu (Melisa officinalis): Yayılma alanı: Kıyı bölgelere yakın dere yataklarında ve bol nemli yerlerde bulunur. Çiçeklenme dönemi: Mayıs ortalarından Haziran ortalarına kadar uzar. 1200 m yüksekliklerde Haziranda son bulur. Bal potansiyeli:2.3. gruptur.Oğul otunun arıcılar için asıl önemi bal ve polen potensiyeli değildir. Oğul otunun salgıladığı koku oğlu cezbeder. Arıcılar bu otu oğul yakalamada ve kovan birleştirmede kullanırlar.
30) Yabani fesleğen (Clinopodium vulgare): Yayılma alanı: Yurdun nemli olan her yerinde bulunur. Çiçeklenme dönemi: Mayıs ortalarında çiçeklenmeye başlar, yaklaşık bir ay kadar çiçeklenme sürer. Bal potansiyeli:2.3. gruptur. Balları aromatiktir.
31) Kuş dili (Rosmarinus officinalis): Yayılma alanı: Yalnız kıyı bölgelerde bulunur. Çalı formundadır. Süs bitkisi olarak da kullanılır.
32) Kekik (Thymus spp) :Yurdumuzda bilinen 300 çeşidi vardır. Ama en yaygın olanı steplerde yetişen kır kekiğidir. Yayılma alanı: Anadolu'nun her yerinde vardır. Çiçeklenme dönemi: Çeşitlerine göre erken, ilkbahar, ilkbahar yaz ve sonbaharda çiçek açan çeşitleri vardır. Bal potansiyeli: Çeşitlerine göre ve yetiştiği alana göre biraz farklılık göstermektedir. Genellikle 5-6 gruptur. Balları oldukça aromatiktir. Çiçek balı olmasına rağmen oldukça geç donar.Kendisine has bir kokusu vardır. Halk arasında en çok aranan bal çeşididir. Kekikli bölgeler arıcılar tarafından çok tercih edilen bölgelerdir. Örnek; bize yakın bir yer olan Bozdağ yaylaları arıcılar tarafından terci edilir. Çünkü kekik çeşitleri burada mevcuttur.
33) Haşhaş (Papaversomniferum): 
Yayılma alanı: Afyonkarahisar, Kütahya, Uşak, Çorum ve Balıkesir illerinde kültür bitkisi olarak kontrollü olarak izin ile yetiştirilmiş. Çiçeklenme dönemi: 10-30 Mayıs arasında çiçeklenir. Daha yüksek kesimlerde 20 Hazirana kadar çiçeklenme sürer. Bal potansiyeli: 2.3 gruptur. Polen verimi yüksektir. Polenleri tüketilince uyku getirir.
34) Ihlamur (Tilia Spp) : Yayılma alanı: 0-800m yüksekliklerdeki nemli yerlerde yetişir. Balıkesir'de kaz dağlarında, Karadeniz kıyı şeridinde bolca bulunmaktadır. Bal potansiyeli:6. guptur. Bal kitlesi ve aroması çok yüksektir. Donma süresi uzundur. Aranılan bir bal çeşitidir.
35) Gelincik (Papaver rhoeas) :Yayılma alanı: Ülkemizin hemen hemen her yerinde vardır. Çiçeklenme dönemi: Kıyılarda 15 Nisan'da başlar, yükseklerde Temmuz ortalarına kadar sürer. Bal potansiyeli: 2.gruptur. Polen verimi yüksektir. Ancak polenlerini tüketen insanlarda baş ağrısı yapar.
36) Sıtma ağacı = Sulfata (Eucalyptus sp.):Yayılma alanı: Ilıman bölgelerde bataklık veya taban suyu yüksek yerlerde yetişir. Çiçeklenme dönemi: 10 Mayıs 30 Mayıstır. Bal potansiyeli:3.gruptur. Balları aromaktiktir.
37) İğde (Elaeagnus angustifolia) :Yayılma alanları: Yurdumuzun büyük bir kemsinde yetişir. Çiçeklenme dönemi: 10 Mayıs 30 Mayıstır. Yüksek kesimlerde 10 Hazirana kadar çiçeklenme sürer. Bal potansiyeli:4. gruptur. Balları aromaktiktir.

YAZ MEVSİMİNDE ÇİÇEKLENEN BALLI BİTKİLER:

1-Korunga (Onobrychis Spp): Yayılma Alanı: Anadolu'nun yüksek bölgelerinde yetişir. Doğal olarak yetişen bir yem bitkisidir. Kuraklığa dayanıklıdır. Çiftçiler tarafından yem bitkisi olarak ekilmektedir.Çiçeklenme dönemi: 15 Haziran 15 Temmuz arasındadır. Yaklaşık 25-30gün çiçekli kalır. Bal potansiyeli:3.4. gruptur. Bol çiçek açması nedeniyle iyi bir ballı bitkidir. Balları uzun süre donmaz. Lezzetlidir.
2-Deve dikeni, eşek dikeni (Onopordum bracteatum): Yayılma alanı: Anadolu'nun her yerinde vardır. Ancak Muğla, Konya, Erzincan'da yoğun şekilde tabiatta kendiliğinden yetişir. Oldukça uzun boylu bir diken türüdür. Çiçeklenme dönemi: Kıyı bölgelerde 1-20 Haziran, yükseklerde 1-20 temmuzdur. Bal potansiyeli:6 gruptur. Bulundukları bölgede arılar tarafından öncelikle tercih edilir. Bir çiçek tablasında aynı anda 6-10 adet bal arısı görmek mümkündür. Balları uzun süre donmaz. Aromatiktir.
3-Böğürtlen (Rubus fruticosus L): Yayılma alanı: Anadolu'nun her yerinde (nemli yerlerde) yetişir.Çiçeklenme dönemi:15 nisanda kıyı kesimlerde başlar isede asıl çiçeklenme yaz boyu sürer. Çok uzun bir süre çiçeklenme devam eder. Olgun meyveler bile var iken yeniden çiçeklenme sürer. Sonbaharda çiçeklenme sona erer. Bal potansiyeli:3. gruptur.
4-Orman gülü, Komar (Rhododendronsp): Yayılma alanı: Özellikle Karadeniz'e ait bir bitkidir. Nemli ve serin orman alanlarında yetişir. Çiçeklenme dönemi: 1-30 hazirandır. Sarı, kırmızı, pembe ve beyaz renkli çiçekler açar. Bal potansiyeli:3.4. gruptur. BALININ ÖZELLİKLERİ: Balları insanlarda tansiyon düşüklüğü yaparak zarar vermektedir. Halk arasında balları tutan bal ya da deli bal diye anılır. Bu ballardan alışık olmayanlar 1 tatlı kaşığı bile tüketmeleri tehlikeli olmaktadır. Ancak bazı Avrupa ülkeleri doktor kontrolünde tansiyon düşürücü olarak kullanılmaktadır.
5-Susam (Sesamum indicum L.):Yayılma alanı: Kıyı ve orta yükseklikteki arazilerde sanayi bitkisi olarak ekilir. -Çiçeklenme dönemi: 1-30 temmuz arasındadır. Çiçeklenme döneminde sulanan susamlarda nektar verimi artar. Kır taban arazilerde yetiştirilen susamların nektar verimi azdır. -Bal potansiyeli: 3.4. gruptur.
6-Pamuk (Gossypium hirsutum): Yayılma alanı: Genellikle Ege ve Akdeniz kıyı ovalarında yetiştirilen bir sanayi bitkisidir. Ayrıca Kars, Iğdır gibi mikro klima olan yerlerde de yetiştirilir. Çiçeklenme dönemi: 1-30 temmuzdur. Bal potansiyeli: 2-3. gruptur. Bal kalitesi düşüktür. Polen verimi yüksektir. Ancak pamukta arılar hızla yavru üretmekte ve petek işlemektedir. Pamuk balı çok çabuk donan ballardandır.
7-Ay çiçeği (Helianthus annus): Yayılma alanı: Özellikle Trakya'da olmak üzere yurdun her yerinde yetiştirilen bir sanayi bitkisidir. Bal potansiyeli:2-3. gruptur. Bal kalitesi düşüktür. Ancak çok çiçek olduğu için bol ürün alınır. Balları çok çabuk donar. Ayrıca ayçiçeğinde uzun süre arılar tutulursa arı aileleri zayıflar. Çiçeklerin salgıladığı yapışkan maddeler bal arılarına zarar verir. 8-Mısır (Zea mays): Yayılma alanı: Yurdumuzun her yerinde sanayi ve yem bitkisi olarak yetiştirilir. Bazı çeşitleri de yemekliktir. Sulanabilen yerlerde daha verimli olmaktadır. Çiçeklenme dönemi:15 haziran-15 temmuz'dur. Bal potansiyeli: 3.4. gruptur. Bal aroması oldukça iyidir. Ancak çabuk donar. Polen kapasitesi oldukça iyidir. Bu dönemde arılar iyi petek işler, bol yavru yapar.
9-Karaçalı: Yayılma alanı: Yurdumuzun her yerinde dere yataklarında bulunur. Dikenli bir çalıdır. Çiçeklenme dönemi: Kıyılarda 15 mayısta çiçeklenme başlar, yaklaşık 15 gün sürer.Ancak yükseklerde 15 haziran - 30 haziran çiçeklenir. Bal potansiyeli: 4.5. gruptur. Balı aromatiktir. Çiçeklenme döneminde yağmur yağar ise nektarı yıkanır bal verimi çok düşer.
10-Kestane (Castanea sativa): Yayılma alanı: Denizden yüksekliği1000-1800 m arasında olan bol yağış alan kıyıya yakın dağlardaki sulak bölgelerde olur. İri ağaçlardır. Çiçeklenme dönemi:10-25 Haziran arasında çiçeklenir. Çok çiçek açması nedeniyle önemlidir. Bal potansiyeli:2.3. gruptur. Balları hafif acımtırak ve koyu renklidir. Polen verimi normaldir. Çiçeklenmeden sonra yağmur yağar ise bal verimi düşer. Sıcak ve nemli havalarda bal verimi yüksektir.
11-Hayıt (Vitex agnus): Yayılma alanı: yurdumuzun geniş bir kısmında 1500 m yüksekliklere kadar olan dere yataklarında bulunur. Çiçeklenme dönemi:15 Haziranda başlar yaklaşık 1 ay çiçekli kalır. Bal potansiyeli:4. gruptur Balları aromatiktir. Hafif pembemsi bir bal rengi vardır.
12-Mor Diken (Centaurea depressa): Yayılma alanı: Özellikle İç Anadolu ve yaylalarda bulunur. Çiçeklenme dönemi:15 Haziran-15 Temmuz arasındadır. Bal potansiyeli:5. gruptur.
13-Geven (Astragalus spp): Yayılma alanı: Özellikle yüksek yayla ve dağlarda olur.1500 m yüksekliğin altında pek görülmez. Çiçeklenme dönemi:1 Haziran 15 Temmuz arasında çiçeklenir. Çok çiçek açar. Bal potansiyeli: 3. gruptur. Bazı çeşitlerinde bal potansiyeli daha yüksektir.

SONBAHARDA SALGI VEYA NEKTAR VEREN BALLI BİTKİLER:

1-Çam: Bal arıları kızılçam veya sarı çamda bulunan çam pamuklu koşnilinin sindirim artıklarından ve emgi yerlerinden çıkan çam öz suyunun yararlanarak çam balı yaparlar. Aynı koşnil fıstık çamı ve karaçamda da bulunur. Fakat bal arısı bu çamlardan yararlanmaz. Yayılma alanı: Halk arasında çam basrası denilen çam pamuklu koşnili ile bulaşık olan kızılçamlar genellikle Ege ve Akdeniz bölgesinde kıyı ve kıyıya yakın kesimlerdedir. Bu bölgelerinde tamamı bulaşık değildir. Yer yer Marmara bölgesinde de bulunur. En iyi verimi nemli ve sıcak yerlerde verir. Kışın karın fazla kaldığı soğuk yerlerde çam pamuklu koşnili yaşamını sürdüremez ve ölür. Böylelikle salgı verimi de biter. Salgı verme dönemi: Biraz nemli yüksek yerlerde bazen 20 Temmuzda salgı başlar. Taki kışın soğuk aylarına kadar devam eder. Fakat asıl verimli dönemi Eylül-Ekim aylarıdır. Salgı potansiyeli: Böceğin kesafeti, havadaki ısı ve nem oranı, yağış toprağın nem durumuna göre farklılık gösterir. Nemli sıcak günlerde verim yüksektir. Rüzgârlı nemsiz günlerde verim azalır. Yağmur yağdıktan sonra en az 3 gün salgı verimi olmaz. Bazen bu süre 15-30 gün uzayabilir. Bölgede yeterli arı yok ise salgı donar veya yere akar, bu durumdan sonra bal arısı yeterince yararlanmaz, verim düşer. Her Basra sezonunda 2-3 defa böcekler yer değiştirirken salgı verimi durur, daha sonra tekrar başlar. Çam pamuklu koşnili çamların ince dal ve sürgünlerindeki çatlamış kabukların altında yaşamlarını sürdürürler. Bulaşık ağaçlarda pamukçular görülür, böylece bulaşık bölgeleri ve çamları kolayca tanırız. Çam pamukları koşnilini yaşamına uygun yeni bir yere bulaştırmak için Nisan sonunda yerlere dökülen sarı renkli koşniler toplanır, üretilmek istenen kızılçamlı bölgeye götürülüp çamların üzerine bırakılır.Çam pamuklu koşnili kart ağaçlarda daha iyi gelişirler ve daha çok salgı verirler. Bütün bu faydayı sağlarken çam ağaçlarına bir zararları yoktur. 20 yılı aşkın bir süredir yaptığım gözlemde çam pamuklu koşnili ile bulaşık bölgenin çamlarında herhangi bir kuruma, duraksama gözlemedim. Çam ağ kurdunun bulaş tığı çamlar 2-3 yılda kurumaktadır. Ancak çam pamuklu koşnili ile bulaşık genç çamlar düzenli büyümektedir. Kesinlikle ağaçta bir duraksama olmamaktadır. Basralı bölgelerde kızılçamlar Mart ayı boyunca ve Nisan ortalarına kadar bazen salgı verirler. Halk arasında buna kızıl Basra denir. Bal arılarında yavru üretimini olumsuz etkiler. Çam balları yavru üretimini olumsuz etkiler. Kışın kovanlarımızı mümkünse çam balı ile geçirtmemeliyiz. Ayrıca çam bölgesinde azami 1 ay kalmalıyız. Çam balı üretimimiz ve ihracatımız toplam ürünlerimiz ve ihracatımızın çok büyük bir kısmını kapsar. Bu nedenle önemlidir. Ayrıca çam balının sindirimi düzenleyici bir özelliği vardır.
2-Harnup- Keçi Boynuzu (Ceratonia siliqua) : Yayılma alanı: Akdeniz ve Ege sahilleri. Çiçeklenme dönemi: 15 Eylül - 15 Ekim. Çok çiçek açar ve arıları yavru yapmaya teşvik eder. Polen potansiyeli iyidir. Bal potansiyeli: 4. Gruptur. Zaman zaman 5. grup olduğu olur. Balları aromatiktir. Çabuk donar.
3-Püren: Yayılma alanı: Akdeniz, Ege ve Marmara sahillerine yakın yamaçlardır. -Çiçeklenme dönemi: 20 Eylül 10 Kasım arasında çiçeklenir. Yağışlı sonbaharlarda daha çok verimlidir. Yağışsız yıllarda pek verimli olmaz. Bal potansiyeli: 3. - 4. gruptur. Bol polen verir. Balın kendine has buruk bir tadı ve hoş bir kokusu vardır.
4-Bozot: Yayılma alanı: Yurdumuzun her yerinde vardır. Genellikle sürülüp nadasa bırakılan yerlerde çıkar. Çiçeklenme dönemi: 1 Eylül 15 Kasım arasındadır. Bal potansiyeli: 4. gruptur.


Ref.Kaynak:http://agaclar.net/forum/showthread.php?t=11781

6 Şubat 2013 Çarşamba

Türkiye'de akasya ağacı, akasya ağacı nerelerde yetişir


Akasya ağacı Türkiye'ye 1850 tarihinde gelmiş ve ilk geldiği yer de Ege bölgesi olmuştur. O yıllarda akasyaya karşı alaka gösterilmemiş olmasından çoğalamamıştır. Bursa Ziraat Mektebi ile İstanbul Halkalı Ziraat Mekteplerinin açıldığı yıldan sonraki senelerde mektep idaresinin Avrupa'dan getirttiği diğer ağaç tohumları ile birlikte akasya tohumları da getirilmiş ve o tarihten sonra Bursa ve İstanbul bölgesinde çoğalmasına ve daha sonraları da İzmir, Adana, Edirne, Erzincan, Çorum, Konya, Kastamonu illerimizde açılan ziraat okulları ile bu ağacın çoğalmasına yardım edilmiş. Cumhuriyet ile birlikte yol kenarlarına, okul bahçelerine, kışlalara ve tren yolu kenarlarına dikimleri yapılmıştır. Bu nedenle bu türe ülkemizde Cumhuriyet ağacı da denilmektedir (Kayacık 1966). Zaman geçtikçe tohumu ve fidanı vilayetten kazalara hatta köylere varıncaya kadar az miktarda dağıtılmış yayılmış ve çoğaltılmıştır.
Büyük Önder Atatürk, Anadolu'nun büyük inkılabı ile birlik yarattığı milli yenilikler arasında, bir de ziraat inkılabı bulunmaktadır.1916 Yılında Belgrat Ormanında kurulan ilk Orman Fidanlığımızdan Ankara'ya ulu önderimiz Atatürk'ün buyrukları ile kurulan Gazi Orman Çiftliği'ne dikilmek üzere binlerce Akasya fidanının gönderildiği bilinmektedir (Yaltırık 1991 ). Bu tür ile 1940'lı yıllarda köy baltalıkları oluşturulmaya çalışılmışsa da önemli sonuçlar alınamamıştır (Kayacık 1975). îkinci Dünya Savaşı yıllarında maden direği amaçlı Akasya meşcereleri tesisi için çalışmalar yapılmışsa da yine günümüze gerekli bilgiler ulaşamamıştır (Turan 1982).
Toprağının iyi olmamasından bu kısır yerlerde ilk olacak ve yetişecek akasyadır denmiş ve ilk defa akasya ağacı fidanlarının dikilişine başlanmıştır. Ülkemizde Orman Fidanlıklarımızda 1989 yılında 34.711.000, 1990 da 35.347.000, 1991 de 25.543.000, 1992 de 14.231.000, 1993 de 6.161.000 ve 1994 de de 7.546.00 adet Akasya fidanı üretilmiştir (AGM 1995).
Bugün Ankara'da Orman Çiftliğinde akasya ağacı ile yapılan geniş yeşillik gözle görülmeyecek derecede geniş ve gören gözlere şenlik vermektedir. Akasyalar cinsinin 700 kadar türü vardır. Akdeniz çevresi ülkelerde ve yurdumuzda da yetiştirilmektedir. Kuru ve fakir topraklarda yetişebilmektedir. Bazı türlerinin meyvelerinden, kabuk ve öz odunlarından tanen ve zamk elde edilmektedir. Büyümeleri çabuktur. Kıyı ağaçlamalarında ve özellikle kumulların durdurulmasında faydalanılmaktadır. Genel olarak donlara karşı duyguludur. Rüzgara karşı muhafazalı yerleri seçerler.
 
Referans kaynaklar:

1.    Gökmen,Halil.,Kapalı Tohumlular,Orman Genel Müdürlüğü Yayınları,Ankara:1990,
s 485-88.
2.    Öğütçü,Mahir.,Faydalı Ağaçlardan Akasya Ağacı,Kastamonu İl Basımevi, Kastamonu:1935, s 1-21
3.    Kayacık, Hayrettin., Orman ve Park Ağaçlarının Özel Sistematiği, İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul:1982, s 62-6
4.    Ana Britanica, Ana Yayıncılık, İstanbul: 1986, Cilt 1, s 248
5.    Temel Britanica, Ana Yayıncılık, İstanbul: 1992, Cilt 1, s 105.